Selamün aleyküm 🌸Bugün konakta birgün geçireceğiz. 😅
Bu müziği size dediğim zaman açıp okursanız sevinirim. Okuyacağınız yere daha renk katacağını düşünüyorum. :)
***
Evin içerisine sonunda kendimi atabilmiştim. Saatte baktığımda 13.45'i gösteriyordu. 5 saatten daha fazla zamanım vardı. İlk rotam mutfak olmuştu. Hafif bı şeyler atıştırıp yorgunluğumu alması için duş almam iyi olacaktı. Giyeceklerimi alıp banyoya attım kendimi.
Duştan çıktıktan sonra saat 16.00'a geliyordu. 2 saattir duşta olduğumun farkında bile değildim. Saçlarımın uzun ve gür olmasından dolayı 1 saatten az bır sürede çıkamazdım zaten. İkindi vakti de girmişti zaten. Tekrar banyoya girip abdestimi alıp ikindi namazımı eda ettim. Daha zamanım olduğu için mutfağı biraz toparlayıp odama çıktım. Feracemi orada da çıkarmayacağım için dolaptan manşet yakalı, belden bağlamalı gri renkteki feracemi giyip üstüne de bordo içinde siyah, gri işlemleri olan eşarbımı bağladığımda hazırdım artık. Saatte tekrar baktığımda 19.00'a geliyordu. Ancak varırım düşüncesiyle ayakkabımı giyip çantamı alıp sol ayağımla evden ayrıldım. Yolda giderken pastaneden fıstıklı sarma ve dondurma almıştım.
(Burda müziği açabiliriz. 😅)
Konağa vardığımda hummalı bir çalışma vardı. Herkes karınca gibi hızlı hızlı bir yere girip çıkıyorlardı. Gerçekten büyüleyici güzelliği vardı konağın. Her yeri insanı büyüleyici güzellikteydi. Gözümün dediği her yere dikkatle bakıp beynime işliyordum âdeta. Avluya doğru daha da ilerlediğimde Hazer Ağa'nın gür sesini duyup tebessüm ettim.
"Ooo aziz dostumun kızı Eylül kızım gelmiş." Yanında 55 yaşlarında yaşına rağmen dinç ve güzel olan bı kadınla yanıma kadar geldiler.
"Hoşgelmişsin kızım. Ben Silvan HAZNEDAR. Hazer'in eşiyim."
"Hoşbulduk efendim." Deyip ilk önce ellini öpüp sarıldım. Ardından benim yaşlarımda bir kız, benden 1-2 yaş büyük olan bir kız ve sonunda benden 6-7 yaş büyük olan oğulları görüş alanıma girdi. Süzdüğümü anlayan Sanem Hanım hepsini bir bir tanıtmaya başladı. Bu biraz utanmama neden olsa da fazla takmadım.
"Bu büyük oğlum Ahmet, bu büyük kızım Berfin, bu küçük kızım Esma, bu da gelinim Songül." Oğullarının yanındaki kadını gösterince yeni varlığından haberdar olmuştum. Ya da sonradan geldi, bilmiyorum. Herkesle teker teker selamlaştıktan sonra şen sesiyle avluyu dolduran Hazer Ağa olmuştu.
"Yav tamam. Kızı sıka sıka boğacaksınız şimdi. O benim dostumun emanetidir ona göre." Sözleri hepimizi güldürmeye yetmişti. Çok mutluydu ve bu sesine, hareketlerine yansıyordu. Bıkkın bir ses gelince sesin geldiği tarafa baktım. Berfin'den geliyordu. Bizim aksine yüzü asıktı, rahatsız gibiydi. Belki de babasının sevgisini paylaşmak istemediği için olabilirdi bu tavrı. Sağ tarafa bakışlarımı çevirdiğimde yüzüne kocaman gülümsemeyle ve gözleri pırıl pırıl parlayan Esma'yla göz göze geldim. Ben de aynı karşılığı ona sundum. Berfin'i bilmem ama Esma'yla iyi anlaşacağımı düşünüyordum. Hem Mardin'e geldiğimden beri doğru düzgün arkadaşım olmamıştı, belki bu Esma olurdu. Kim bilir? (Allah bilir.)
Hazer Ağa'nın komutuyla her yer tarih kokan ve baya geniş oturma odasına geçtik. Gözümü her bir metre karesinde gezdiriyordum. Sanki bir daha görmeyecekmişim gibi. Gözüm duvardaki antika saatten Hazer Ağa'nın sesiyle çekebilmiştim.
"Ee kızım okul nasıl gidiyor?"
"Çok şükür amca, her şey yolunda."
"O inadın olmasaydı bu 1 yıl içinden daha çok görüşmüş olurduk, bak ne oldu? Eninde sonunda ortaya çıktı."
"Haklısınız, belki de hayırlısı buydu." Dememle başıyla sadece onayladı. Bu sefer söze Sanem Hanım girdi.
"Kızım biz seni Hazer'den duyduğumuz kadar tanıyoruz. Hele bize kendinden bahset."
"Efendim, 24 yaşındayım. Istanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdim. Babamla Hazer Amca bu okullu yapınca 1 yıldır da din kültürü öğretmenliği yapıyorum işte."
"Aa benden 1 yaş büyük, Berfin'den 1 yaş küçüksün." Esma'nın neşeli sesine karşı tebessüm edip başımla onayladım. Ama Sanem Hanım'ın bakışlarıyla susmak zorunda kaldı. Otoriter bir kadındı belli ki. Sözünün bölünmesinde hoşlanmıyordu. Tekrardan söze başlayıp,
"Madem Hazer'e amca diyorsun bana niye efendim deyip duruyorsun kızım? Bende senin bir yengenim kızım." Candan konuşması ve bağ kurmasını çok sevmiştim. Yüzümde ister istemez tebessüm ettirmeye yetmişti. Başımla onaylayıp konuşmaya başladım.
"Peki efen... Yenge." Deyip tebessüm ettim.
Hazer Ağa'nın sesi odayı doldururken herkesin odak noktası olmuştu.
"Nerde kaldı bu Ömer? Yarım saat evvel 5 dk geleceğim dediydi." Kaşlarını çatmış, telefonla uğraşıp konuşuyordu.
"Gelir şimdi ağam, işi çıkmıştır herhal." Sanem Hanım'ın endişeli çıkan sesine karşı başıyla onaylamıştı Hazer Ağa.
"Neyse baba, kardeşim akşam yemeğine yetişemeyecek biz en iyisi yemekler soğumadan yemeğe geçelim."
"Tamam oğul." Hazer Ağa'nın yönlendirmesiyle avluda boydan boya kurulan masaya geçmiştik. En soldaki sandalyede yerimi almıştım. Gözümü sofrada gezdirince ne kadar ne kadar çeşit yemek olduğunu görünce gözlerim yuvalarından çıkacaktı sanki. Kendimi tutamayıp şaşkınlığımı dile getirdim.
"Bütün bu yemekleri siz mi yaptınız?" Rezil etmiştim kendimi. Esma sözlerime kıkırdayıp sorumu cevaplamıştı.
"Çoğunu ben, annem, Berfin yaptık ama çalışanlar da yardım etti tabii." Başımla onayladım sadece.
Hazer Ağa'nın "Hadi afiyet olsun, bismillah." Demesiyle herkes yemeğe başlamıştı. Bu adeti çok sevmiştim. Yemek boyunca hepsinden azar azar ama hepsini tatmaya çalışıyordum. Hepsi birbirinden güzeldi ve iştah kabartıcıydı. 1 yıldır Mardin'deydim ama hiç Mardin yemeklerini tatma fırsatını bulamamıştım. Gerçi böyle lezzetlisini nerde yerdim bilmiyordum. Neyse göm gitsin.
Yemekler yenmiş, sofra el birliğiyle toplanmıştı. Favorim etli sarmaydı. Çok güzeldi be. Düşündükçe hâlâ ağzımın suyu akıyordu. Saat nerdeyse 21.30'a geliyordu. Müsade istememe rağmen Hazer Ağa'nın kumda kahve içirmeden bir yere yollamayacağını tekrar ediyordu. Aslında kumda pişen kahvenin tadını merak etmiyor değildim.
Kumda pişen kahveyle beraber güzel vakit geçiriyorduk. En çokta Esma'yla konuşuyorduk ve ardı kesilmeyen soruları bitmiyordu. Arada Hazer Ağa'nın sabrının sonuna gelmiş sesiyle "Nerde kaldı bu Ömer?" Soruları bitmek bilmiyordu. Neye bu kadar sinirleniyordu anlamıyordum. Gelmiyorsa gelmesin.
Kahvenin o muhteşem kokusu ve tadını alıp bitirdikten sonra kalkmaya karar verdim. Ne kadar kalmam için tekrar ısrar etseler de saat 00.00'a merdiven dayıyordu. İstemsizce beni burda biraz daha tutma peşinde gibiydiler. Ya da bilmiyorum, yanlışta sezmişte olabilirim.
Öyle güzel vakit geçirmiştim ki "İyi ki geldim." Diyordum şimdi. Arabanın önüne kadar uğurlamak için hepsi gelmişlerdi. Misafirperverliklerine hayran kalmıştım doğrusu. Güzel insanlarla tanışmıştım, güzel yemekler yemiştim ve güzel geçen saatler geçirmiştim. Daha ne olsun? Daha çok görüşeceğimiz simididen belliydi.
Arabamı çalıştırırken yanıma sinyal yakarak duran siyah arabaya baktım bir süre. Daha fazla durmamak için camları açıp yol almıştım. Arkadan belli belirsiz Hazer Ağa'nın "Ulan it, bilerek kızı görmemek için geç vakitte geldin demi?" Sesnini duyduğuma tam emin olmadan eve doğru ilerlemeye koyuldum.***
Nasıl buldunuz? ☺️Konaktakiler hakkında yorumunuz nedir?
Yarın görüşmek üzere, İnşaAllah. Sağlıcakla kalın. 🌼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SILLAGE
SpiritualHayatımızda hiç ummadığımız anda kötü şeyler yaşadığımız gibi iyi şeyler de yaşıyabiliyoruz. Bu zorlu yolculukta bizi ayakta tutan şey: sabırdır. *** Nefesim kesiliyordu sanki. Bana karşı her adım atışında kilitlenip kalmam da cabasıydı. Kendime ge...