"İlk önce en sevgiliye gidin sonra da sevdiğinize geri dönersiniz." Yine ne imâ ediyordu bu adam? Yetmişti artık. Sesimin sinirli ve yüksek ayaralamadan konuşmaya başladım."Af buyurun Emir Hocam, ne demek istiyorsunuz?" Söylediklerim hiç ona ulaşamamış gibi umursamaz tavırla köftesinden bir parça daha koparıp bana döndü.
"Bir şey demedim Eylül Hocam, en sevgili derken Allah'ı kastetmiştim. Sevdiğiniz derken de benim ay...yani...bizim yanımıza gelin dedim. Hani öğrencilerinizi seviyorsunuz ya ondan dedim." Karşımda eveleyip geveliyordu. Bildiğiniz kıvırmaya çalışıyordu. Bunun da kokusu elbet yakında çıkardı. Böyle saçma cümleye cevap vermeden Merve ve Burcuyla mescide doğru yol aldık.
Namazımızı eda ettikten sonra koridordan bahçeye doğru bakındım. Emir Hoca hâlâ kızların yanında olabilirdi ki ordaydı. Bağdaş kurmuştu eski yerinde. Yanlarına birkaç erkek öğrencilerim de gelişmişti ve gülüşüp sohpet ediyorlardı. Gitme fikrinden vazgeçmiştim. Kızlara gelmeyeceğini söyleyip öğretmenler odasına doğru yol aldım. Öğretmenler odasına vardığımda bahçeyi izleyen pencereye geçip öğrencilerimi izlemeye koyuldum. Ders zili çalınca da odadan çantamı alıp çıktım. Bugünlük dersim bitmişti. Koridorda yürürken bir yandan da çantamdan arabanın anahtarını arıyordum.
"Hocaaamm." Kızları sesiyle başımı çantadan ayırıp kızlara döndüm.
"Buyrun kızlar."
"Niçin namaz kıldıktan sonra yanımıza gelmediniz? Emir Hoca... yani biz sizi çok merak ettik." Bunun altından da Emir Hoca'nın çıkacağı belliydi.
"Öğretmenler odasında birkaç işim vardı canım. Bir daha tekrarlarız olur mu?"
"Emir Hoca da gelir mi bizle?"
"Evet hocam Şeyma haklı. Hem Emir Hoca çok komik, keşke yanımzda olsaydınız ve şahit olsaydınız."
"Yok kızlar Emir Hoca gelmesin. Biz kız kıza takılalım. Hem daha rahat ederiz." Hepsinin yüzü düşmüştü. Zaten yanlarına gitmeyerek üzmüştüm. Şimdi de aynı şey oluyordu. Olayı toparlamam lazımdı.
"Hem bir daha ki sefere okulda değil de hamburger yemeye gidelim."
"Hocam nasıl olayı toparlayacağınızı biliyorsunuz haa" deyip sırıtan Pınar'a ben de sırıttım.
"Kızlar iyi hoş konuşuyoruz da derse geç kaldınız yalnız. Benim de dersim bitti. Hadi siz sınıfa, ben de eve. Hadi Allah'a emanet olun." Hepsiyle birer birer sarıldım. Arabamın kapısını açıp tam binerken adımın zikir edilmesiyle durdum.
"Eylül Hocam gidiyor musunuz?" Yine mi bu adam?
"Evet."
"Hocam siz Mardin'in neresinde oturuyordunuz?" Bu adamın söylediği her laf batıyordu. Arabamın kapısını sert bı şekilde kapatıp karşısına dikildim.
"Hocam isterseniz evimin adresini vereyim, arada çay falan içmeye gelirsiniz."
"Çayı siz yapacaksanız olur Eylül Hocam." Alaycı sesiyle sinirlerim daha da artıyordu.
"Hocam, yeni tanıştığınız bir hocayla nasıl bu kadar laobali şekilde konuşabiliyorsunuz. Nerden geliyor bu cesaret!?"
"Sakin olun Eylül Hocam, sadece sizi yakından tanımak istiyorum o kadar."
"Ama ben istemiyorum!" Arkamı dönüp arabama binmiştim. Arkamdan eksik olmayan konuşmasını yine yapmıştı.
" Nasıl olsa birbirimizi tanıyacak çok zamanımız olacak hocam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SILLAGE
SpiritualHayatımızda hiç ummadığımız anda kötü şeyler yaşadığımız gibi iyi şeyler de yaşıyabiliyoruz. Bu zorlu yolculukta bizi ayakta tutan şey: sabırdır. *** Nefesim kesiliyordu sanki. Bana karşı her adım atışında kilitlenip kalmam da cabasıydı. Kendime ge...