✨16.BÖLÜM✨

821 56 29
                                    


"Kim bu? Kim benim kardeşimi aşkından kül edip de yaşamaya mecbur bırakıyor?" Aradan geçen zamanda gözleri durmuş iç çekişler alırken ellerini belime dolayıp konuşmaya başladı.

"Baran."

"O da kim?"

"Antep'te bir şirketin ve ünlü bir hastanenin sahibi. Aynı zamanda da üniversite okurken son senemizde birkaç defa hocamızın yerine anatomi dersine gelmişti." Ellerini belimden çekerek doğruldu. Gözlerinde kurumaya yüz tutmuş gözyaşlarını silip çayından yudum alarak kaldığı yerden devam etti.

"Ben üniversiteyi yakın diye Antep'te okudum. Aslında gönlüm Mardin'den yanaydı da yerleşemedim. Antep'te üç sene önce biriyle daha tanıştım. Daha doğrusu tanıdığımı zannettim." Söylediği sözleri bitirmesine müsaade etmeden merakımı dile getirdim.

"Kim? Baran mı?" Yüzüme bakarak acı acı gülümseyip kucağına gelen Mıncır'ı severken cevapladı.

"Hayır, değil. Baran'ı son senem de birkaç defa anatomi dersimde ve staj dönemimde gördüm. Onun öncesinde biriyle konuştum üniversitesinin ilk yılının ikinci döneminde. Daha doğrusu tanıdığımı zannettim. Yalan çukurunda biriyle konuşup beni sevdiğine inandım. Tam beş ay boyunca." Sözlerinin her cümlesinde hayret ediyordum. Nasıl biriyle konuşup yalan çukurunda olabilirdi ki? Esma açıkgöz biriydi. İllaki fark ederdi.

"Nasıl tanıştınız peki onunla?"

"Sınıfta çok samimi olmadığım bir kız sayesinde. Bana birinin fotoğrafını gösterip beni çok beğendiğini ve benimle konuşmak istediğini söyledi. Red ettim ilk başta. Sonra günler geçerken bir kaç kişi daha irdeleyince kabul ettim. Tam beş ay boyunca sosyal medyadan konuştuk. Çocuk tıp öğrencisiydi onun için hiç yüz yüze görüşemedik. Fakültede birkaç defa görmem dışında. O da yalandı da neyse. Beş ay boyunca görüşmediğim bu çocuğa nasıl güvendim, inandım? Hiç bilmiyorum. Hâlâ da kendime hayret ediyorum. Neyse. Bu çocukla beşinci ayın başlarında fakültede de denk gelince çocuktan hiçbir tepki görmüyordum. Ne bir selam? Ne bir gülümseme? Hiçbir şey yoktu. Utandığını düşünerek gördüğüm vakitlerde selam vermeye başladım. İlk başlarda çocuğun donuk bakışlarıyla karşılaşırken sonraki günlerde yüzünde tatlı bir gülümse yer aldı. Bir yandan çocuğu fakültede görüp konuşuyordum bir yandan da sosyal medyadan mesajlaşıyorduk. Gittikçe gariplik fark ettim. Fotoğraflar aynıydı ama ikisi arasında çok fark vardı. Biri daha sıcakken biri daha soğuktu. İçime kurt düşüyordu ama pek önemsemedim bu durumu. Ta ki  fakültede gördüğüm çocuğun yanıma gelip benden hoşlandığını ve buluşmak istediğini söyleyene kadar. O anı hiç unutmam. Beynimden vurulmuşa döndüm o an. Masadaki suyu tek dikişte bitirip olayları yeni yeni algılayınca çocuğu karşıma alıp her şeyi anlattım bir bir. Her anlatmamda o da beyninden vurulmuşa döndü. Çünkü benimle aylarca konuşan kişi o değildi. Sonrası ise çorap söküğü gibi geldi. Bizi tanıştırmak isteyen kızın ağabeyiymiş konuştuğum kişi. Onu beğenmeyeceğimi düşünüp bu çocuğun adına hesap açıp fotoğrafların kullanmışlar yarım akıllarıyla. " Esma'nın bir anda durmasıyla merakım daha da artıyordu.

"Ee, sonra ne oldu?" Yüzüme bakıp buruk gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Yatsı ezanı okunuyor. O bitsin anlatacağım." Sözlerinde sonra dikkat verince yeni ezanın okunduğunu idrak edebilmiştim. O kadar Esma'ya odaklanmıştım ki ezanın okunduğunu bile fark etmemişim. Ezanın bitimiyle duamızı edip gözlerimi Esma'ya merakla kenetledim.

"Şöyle bakıp durma. Isırasım geliyor." Sözlerinden sonra elime telefonu alıp kameradan kendime baktım. Anormal hiçbir şey yoktu.

"Nasıl bakıyorum ya?"

SILLAGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin