Selamün aleyküm. 🤗
Bu bölümü Ömer'den devam edelim. 😃
Bundan sonra iki günde bir bölüm gelecek. Gerçekten günlerim yoğun geçiyor ve ucu ucuna bölümü yayımlıyorum. Hadi başlayalım.😂
***
Ömer'den:
"Ulan it, bilerek kızı görmemek için geç vakitte geldin demi?" Babamın gür sesi konağı inletirken kara kara nasıl sakinleştireceğimi düşünüyordum. Sessizliğimden daha da sinirlenmiş olacak ki daha çok bağırmaya başladı. Sinirden alnındaki damarlar çatlayacakmış gibi duruyordu. Nefes alışverişi de sinirli bir boğadan farksızdı.
"Ben ne diyeceğim kadim dostuma ha? 'Oğlum kızını görmeye bile tenezzül etmiyor, onun için bu saatte kadar eve gelmedi mi?' diyeceğim ha? Cevap ver lan it oğlu it!" Ne kadar sakin konuşacağım diye kendimi temkinlesem de bir kız için aşağılanmayı göze alamazdım.
"Sırf sizin dostluğunuz akrabalığa dönüşecek diye tanımadağım, etmediğim bir kızla evlenmem ben baba!"
"Lan biz sana 'Gel kızla imam nikahını mı kıyalım.' mı dedik? Gel bi kızı gör, eğer beğenirsen öyle bir niyetimiz var dedik."
"Ne olursa olsun baba, ben kendi kararlarımı kendim verecek yaştayım. Bırakın da evleneceğim kızı da ben kendim seçeyim. Siz değil ben evleniyorum nasıl olsa."
"Ulan sen o kız gibisini değil dünyada bulmak rüyanda bile bulamazsın! Geçmiş karşıma gevşek gevşek ben seçeyim diyorsun. S****r lan!"
"Baba biraz da beni düşünün..." Daha sözümü bitirmeden tekrar bağırmaya başladı. Ne vardı bu kadar sinirlenecek anlamıyordum.
"Seni düşünmeseydim kızı bu saatte kadar tutmak için çeşitli bahaneler üretmezdim. Bu saatte kadar kızını evde tuttuğumu ve oğlumun gelmediğini duyan Adar ne der bana hiç düşündün mü?"
"Eh yeter baba! İstemiyorum baba, anlamıyor musunuz baba? O kızın yüzünü de görmek dahi istemiyorum." Sesim fazlasıyla hadini aşmıştı. Babamı yatıştıracağıma daha da körüklüyordum. Yüzü sinirden kıpkırmızı halde üstüme yürüyüp sinirli nefesini yüzüme kusmuştu.
"Lan it, bir gün pişman olacaksın. O zaman köpek gibi karşımda kıvrandığında ben karşı çıkacağım. Bu gece de bu konakta şahit olsun." Babam son sözlerini bitirip ellerini arkada bağlayıp söylene söylene avluyu terk etti. Geriye dönüp aile fertlerine baktığımda sanki çok büyük hata yapmışım gibi kafalarını sallıyorlardı. Bir kız için beni hiçe saymaları kadar kötü bir şey olamazdı. Daha da sinirlenip kafayı yememek adına odama doğru yol aldım. Daha konağın içine birkaç adım atmıştım ki hızlı nefes alışverişimin arasına çiçek kokusu dolmaya başladı. Sanki çeşit çeşit çiçeklerle dolu bir bahçeyi andırıyordu. Bu bir kadın parfüm kokusu değildi. Bu kokunun nerden geldiğini anlamak için sağa sola bakındım. Ama gözle görülür bir şey bulmadım.
"Neye bakınıyorsun ağabey?" Esma'nın sesi gelince dönüp Esma'ya sormak istedim.
"Bu çiçek gibi kokunun nerden geldiğine bakınıyordum. Çiçek mi aldınız?"
"Hayır ağabey. Bu koku Eylül'den ama parfüm değil. Çünkü sordum.😅" Dediği sözlerle şaşırmıştım. Şaşırmamı fırsat bilip konuşmasını sürdürdü.
"Daha kokusuna bu kadar şaşırdıysan ağabey karşılaşınca ne yapacaksın ağabey? Nutkunun tutulacağına adım kadar eminim." Deyip kikirdemişti. Tepki vermediğimi fırsat bilip tekrardan konuşmaya başladı. Gerçi ben de hiç susmasını istemiyordum.
"Ağabey hiç bir kıza benzemiyor. Öyle güzel ki? 'Allan ne güzel yaratmış.' diyorsun. Güzelliğinin yanında da çokta mütevazi. Güzelliğinin farkına varıp havalarda uçan biri değil. Hatta güzelliğini göstermek için çaba sarf etmiyor. Üstündeki feracesi ve başındaki eşarbıyla kendini daha çok saklama peşinde. Niye böyle giyindiğini de sordum bu sıcakta. Bana verdiği cevap o kadar güzeldi ki büyülendim açıkçası. Bana Nur suresi 31 ayeti ve Azhap suresini açıklamasıyla okuyup dinimizin kadını bir hazine olarak gördüğünü ve herkese sergilememesi gerektiğini söyledi. " Esma'nın söylediği her kelime şaşkınlığımın yerine hayranlık yer almaya başlamıştı.
"Ağabey o kadar saygılı ki anneme başta 'efendim' diye hitap etti. Annem de ona çabuk ısınmış olacak ki 'yenge' demesini istedi. Hepimizin gönüllerine taht kurdu şimdiden. Bı de Ahmet ağabeyim ve babamla selamlaşması baş selamıydı. İlk başlarda havalı falan sanmıştım ama merakıma yenilip bunun da sebebini sordum bana Hazer amcayı öz amcam kadar seviyorum ama bana haram olduğu için ellini öpemediğini ve Ahmet ağabeyle de tokalaşamadığını dile getirdi. Bence ağabey hiç kusura bakma ama neyi kaybettiğinin farkında değilsin. Gerçi farkına varsan da artık babam buna müsade etmez. Üzüldüm sana açıkçası."
"Yeter Esma, haddini bil! Karşında ağabeyin var senin. Nasıl konuşuyorsun böyle? Çabuk çık odana!" Yüzü kızarmıştı. Odasına gidişini izledim bir süre. Anlattığı şeyler beni benden almıştı ama son sözleri sinirlenme yetmişti hatta artmıştı. Artık odama gitmeye kanaat getirip odama doğru yol aldım. Odaya girince girişteki kokuyu burda alamayınca için sersemlemiştim. O kokuyu odamda da almak istiyordum. Ne kadar ironi ama...
Bugün eve gelmemek için kendimi hep işe vermiştim ve de bir hayli yorulmuştum. Duş alsam iyi olacaktı. Üzerimdeki ceketi yatağın üstüne bırakıp tişört ve şortumu alıp banyoya girdim. Kısa bir duş alıp bugün olanları unutmak için yatmayı planlıyordum.
Yatağa girdiğimden beridir yatmaya çabalıyordum ama babamın anlattıkları, Esma'nın anlattıkları kafamı kurcalayıp duruyordu. Esma'nın anlattıkları kadarıyla hayalimde canlandırmaya çalıştırıyordum ama bir türlü olmuyordu. Esma'nın anlattığı kadar güzelleştirmiyordum. Bir insan hem güzelliğiyle hem de ahlakıyla bu kadar güzel olabilirdi? Anlamıyordum. İstanbul'da da Mardin'de de birçok kız tanımıştım ama Esma'nın anlattığı kadarıyla hiçbir kızı kızı böyle tanımamıştım. Ya kendilerini güzel göstermek için çabalıyorlardı ya da güzelliğinin farkında olup havalanıp egolarını tatmin ediyorlardı. Eylül iki kız tipi de değildi. Çok farklıydı..
Ne kadar bu düşünceleri kafamdan def edip yatmaya çalışsam da bir türlü başarılı olamıyordum. İtiraf etmek gerekirse bugün eve gelmediğim için pişmandım ama babamın son sözleri hatırlayınca artık pişman olsam da bir fayda etmeyecekti.***
Bir bölümün sonuna daha geldik. Yavaş yavaş büyüyoruz. Daha da büyüyeceğiz İnşaAllah.Ömer'den bölümü nasıl buldunuz?
Sağlıcakla kalın.🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SILLAGE
SpiritualHayatımızda hiç ummadığımız anda kötü şeyler yaşadığımız gibi iyi şeyler de yaşıyabiliyoruz. Bu zorlu yolculukta bizi ayakta tutan şey: sabırdır. *** Nefesim kesiliyordu sanki. Bana karşı her adım atışında kilitlenip kalmam da cabasıydı. Kendime ge...