✨24.BÖLÜM✨

532 32 15
                                    


Ömer'den:

İki dakika sonra neler olacağının garantisi yok. Bunun en iyi örneği şu anda yaşadığım durumdu. İki dakika önce aileler araya girip ben ve Eylül'üme yol yaparken karşıda itin biri gelip havlamaya başlamıştı.

Söylediği her söz üstüne atılma isteği çıkartsa üzerimde ara ara dolanan iki çift gözler buna mani oluyordu.

Kullandığı kelimeler, duruşu, konuşma tarzı tam bir vasattı. Ama şöyle bir durum vardı ki karşımda vasat olan kişi Eylül ile aralarında bir şeylerin başladığını söyleyip varlığını gösteriyordu. Bu nasıl olabilirdi? Ben varken bu vasat da neyin nesiydi? Eylül gerçekten kabül mü etmişti? Onu.. onu gerçekten sevmiş miydi?

Olacak şeyler değildi. Gözlerimi gönlümün aktığı yere çevirince bin parçaya bölündü. İtiraz etmesi gereken yerde korkuyla bir babasına bir vasat arasında mekik dokuyordu gözleri. Sinirden birbirine geçen dişlerim gevşemiş onu yerine kalbim hayal kırıklığıyla çarpıyordu.

Sonunda üstünde olan gözlerimi fark etmiş bana bakmıştı. Bir şeyler demek için ağzımı açsam da kapatıp önüme döndüm. Şimdi hiç sırası değildi. Her şeyin bir vakti vardı. Babam ve Adar beye güveniyordum. Birazdan bu itin ensesinden tutup konağın dışarısına atacaklardı.

Geçen her dakika farklı boyut alırken Adar bey daha üstüne bir saat geçememişken bana övgüler dizen dili o iti ve Eylül'ü alıp gitmişti. Bu böyle olmamalıydı!
Onlara güvenmemeliydim!
Kendi işimi kendim halletmeliydim!
Bu işi burada kapatmayacaktım!
İlk defa kalbimi bu kadar çarpıtan kadını bulmuşken elin itine bırakamazdım!

Burnuma dolan keskin nefesi bırakıp babama döndüm.

"Elin iti konağımı basacak ve ağzına geleni söyleyecek sonra da beyefendi gibi çıkışını mı izleyeceğiz Hazer Ağa!?" Babamın beklemediği çıkışı herkesin üstünde etki bırakırken havalanan kaşları çatılarak konuşmaya başladı.

" Elin iti dediğin kızın sevdiğiymiş. Hem kim olsa sevdiği için bunları yapar..." Daha konuşması bitmemişken ilk defa sözünü keserek konuşmaya başladım.

"İnsan sevdiği için evini mi basar gecenin bir vaktinde baba!? Kızın babası burada, anası burada, kız burada. Gerçekten seviyorsa kız söylerdi zaten. Bu neyin cesareti!?" Babamdan bir cevap beklerken susmasıyla daha da sinirlenip konuşmaya başladım.

"Yeminim olsun ki bir daha bu itin dölünü bu konağı bassın, onu da geçtim sesini benim topraklarımda yükseltsin bakın nasıl o dilini boğazına sokup çıkarıyorum!" Dememle tam gitmeye niyetlenmişken babamın sözleriyle olduğum yerde çakılı kaldım.

"Söylesene evlat, itin birinin evin basmasına mı kadar sinirlendim yoksa Eylül ile aralarında bir şeyler olduğunu duymak mı?" Duyduğum sözler beynimde şimşek etkisi yaratırken olduğum yerden babama doğru döndüm. Merakla bakan gözleri üstümde dolanırken boğazımda oluşan yumruğu yutarak son kalan dermanımla konuşmaya başladım.

"Eylül.." Sözümü bitirecek takat bulamayınca arkamı dönerek arabama bindim. Acı gerçeği söylemekten asla utanmazdım. Seviyordum. Hem de olması gerekenden fazla sevmekti bu. Kim birini görmeden bir beşeriyi sevmeye başlayabilirdi ki?

Arabama bindiğim gibi beni rahatlatacak yere doğru yol aldım: ağacıma. Geldiğim gibi hep oturduğum yere geçip oturdum. Tüm Mardin ayaklarımın altındaydı. Bu ağacı buraya ben ekmiştim. Küçükken Kur'an kursunda imamın peygamber efendimizin 'Kıyamet kopsa bile, o zaman elinizde bir fidan bulunuyorsa ve onu dikmek için engel yoksa derhal o fidanı dikin.' hadisini duyduğum gibi ekmiştim. 23 yılda gölgesinde oturacağım ağaca dönüşmüştü. Kendimi ne zaman çıkmazda ya da kötü hissetsem soluğu hep burada alıyordum. Bana iyi geliyodum ama şimdi gelmiyodu. İçimdeki ateş daha da harlanıyordu. Elimi ceketinin cebine koyup sigaramı çıkarıp dudaklarıma yerleştirdim. İyi gelmeyeceğini biliyordum ama o havayı solmaya ihtiyacım vardı.

SILLAGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin