✨17.BÖLÜM✨

577 42 28
                                    


Ömer'den:

Gecenin bir vakti sanki sarsılarak uyanmışım gibi kendime geldim. Uyandığımdan beridir içimde bazı şeylerin yanlış olduğuna dair his her geçen dakika artıkça artıyordu. Gözlerimi tavandan çekip doğruldum. Baş ucumdaki saatte baktığımda tam üçü gösteriyordu. Gözlerimi saatten çekip yanında duran sigara paketinden bir dal alıp yaktım. İçime çektiğim her nefeste içimdeki o his daha da büyüyordu ve ben o hisse çok inanıyordum. Yerimden doğrulup odanın içine yaptırdığım çalışma odasına girerek çalışma masama oturdum. Çekmeceyi açıp bir beyaz kağıt çıkarıp masanın üstüne koydum. Kalemlikten aldığım bir kalemi de alarak bu inşaat üzerine bana iletilen ve yaşanılan her şeyi bir bir kağıda döktüm. Yazarken bazı şeylerin yanlış gittiğinin farkındaydım ama sonuna kadar yazıp sabır ettim.

Her şeyi yazdıktan sonra kalemi masaya fırlatıp bitmeye yüz tutmuş sigaramdan bir nefes alarak kağıda uzun uzun baktım. Her okuduğumda sinirim hat safhaya yükseliyordu. Bunun nedeni ise o p** Murattı. Sigaramı söndürdüğüm gibi hızla kalkıp odama geçtim. Dolaptan yedek takımlarımdan birini üstüme geçirirken bir yandan da  müdür yardımcısını arayıp hoparlöre verdim. Birkaç çalıştan sonra uykulu sesi odada duyuldu.

"Alo."

"Selim çabuk korumalara haber ver ve Murattı alıp bizim bodruma gelin, çabuk! O iti elinizden kaçırırsanız ona yapacağımın bin mislini size yaparım haberiniz olsun!"

"Dediklerinizden hiçbir şey anlamadım efendim. Gecenin bu saatinde neden Murat beyi istiyorsunuz?"

"Kes sesini! Sana bir de hesap mı vereceğim? Çabuk Murat'ı bulup getiririn. Hemen!" Diyerek telefonu yüzüne kapattım. Üstümü giyip komodinin üzerinde buluna silahı belime yerleştirerek, hemen arabama binip bodruma doğru yol aldım. Nasıl böyle salaklığa düşmüştüm hâlâ aklım almıyordu. Beni böyle şeye düşürenleri ve arka plandaki baş roldekileri diri diri toprağa gömezsem bana da Ömer Ağa demesinler!

Bodrum'a geldiğim gibi inip etrafa baktım. İki araç benden önce gelmişlerdi. Bu da demek oluyordu ki Murat iti elimizdeydi. İçeri girdiğim gibi korumlar hepsi selam verip herbiri bir yanlara doğru dağıldılar. Olaylara hâlâ anlam veremeyen Selim gelip beni karşıladı.

"Efendim istediğiniz gibi Murattı alıp getirdik."

"Nerde lan o soysuz it!"

"Odada." Cevap vermeyip odaya doğru yol aldım. Kapının içinden girip sandalyede oturan Murattı görmemle kan beynime sıçradı. Bu p** kurusunun oyununa gelmiştim. Yerinden kalkmasına müsaade etmeden oturduğu sandalyeye tüm hıncımla tekme attım. Vurduğum sandalyenin ayağı odanın bir yanına duserkeny Muratta az ilerisine düşmüştü. Hızla yanına gidip yakasından tutup kaldırdım.

"E-efendim... Beni niye buraya getirdiniz? Be-een bilmeden bir hata mı yaptım?" Karşımda hiçbir şey bilmiyormuş numarasına yatıp elimin altında tir tir titreyen karaktersiz ite daha fazla dayanamayıp kafamı burnuna geçirip bağırmaya başladım. Bağırmamla odanın içinde bulunan korumalar ve Selim bir adım geriye geçip meraklı gözlerle pür dikkat izliyorlardı.

"Bana bak p** kurusu! O küçük aklınla bana oyun onarsın haaa! Senin gelmişini geçmişini s***** miyim şimdi?" Yerinden doğrulup kanayan burnunu tutup bana doğru gelen soysuz itin boğuk çıkan sesi odada yankılanmaya başladı.

"Ne ooo-oyunu? Ben bir şey yapmadım, bilmi..." Yalan sesine tahammül etmeyip göğüs kafesinin altına tüm gücümle tekme atarak odanın duvarına iki büklüm vurmasını sağladım. Aldığı nefes kursağında kalıp iki büklüm öksürmeye başladı. Öksürüğüyle beraber burnundan gelen kanla yer kan çukuruna dönmüştü. Amacım onu öldürmek değildi. İşin aslını söylemeden de geberemezdi zaten.

SILLAGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin