-26-

225 29 62
                                    

Flashback
28 yıl önce...
Yazardan
Yıllar öncesiydi bugün...
O korkunç gün...

Handan , hamileliğinin beşinci ayındaydı. Karnı burnunda olmasada şişkinliği kendini belli ediyordu. Karnında oluşan tuhaf sancıyla odasından ayrıldı. Balkona geçti. 
Daha 18 yaşındaydı. Küçüktü.

Zehra : Handan !

Handan : Yardım et Zehra. Hiç iyi değilim !

Zehra : Ne oldu ? Neyin var ?

Handan : Bilmiyorum ki ! Karnımda bilmediğim bir sancı var !

Zehra : Allah allah ! Ne olabilir ki bu ?! Ben ağama haber edeyim hastaneye götürsünler seni !

Handan : Olmaz Zehra. Ağama söyleme utanıyorum. Cihan'ı ara sen.

Zehra : Peki.

Zehra Cihan'a haber etmek için aşağıya telefona indi. Handan'da karnındaki felaket sancıyla oturduğu yerden kalktı. Merdivenlere ilerledi. Bacaklarından akan sıcak sızıntıyla bir tuhaf oldu. Genç kadın elini karnına koyup bacaklarına doğru baktığında kanı gördü.

Birden çığlık attı.

Handan : Aaahhhhh !

Ansızın gözleri karardı. Ayağı burkuldu. Merdivenlerden düştü. O çığlık son çığlık oldu.
Handan kanlar içerisinde avluda yerini buldu.
Zehra Cihan'a haber edene kadar çok geç kalmıştı.

*
Cihan ağa sadece Handan'ın ellerini tutmuş onun yaşaması için çırpınıyordu. Gözleri dolu doluydu.
O kazada evlatlarını , kızlarını kaybettiler...

Handan gıda zehirlenmesi yaşamıştı. Bu nedenle zehirlenmeye bağlı kanama ve sancı başlamış. Merdivenlerden düşmesi üzerine ağır darbelerde alınca hayati tehlikeye girdi. Sancısı ve kanaması erken doğuma sürükledi. Ve bebekleri ölü olarak beş aylık ufacık minicik bir bedenle doğdu. Sadece Cihan ağa gördü evladını o halde. Handan görse ömrü boyunca unutmazdı o anı zaten.

Handan yoğun bakımdayken kendi elleriyle minicik kızını toprağa verdi Cihan ağa. Hiç kolay değildi evlat acısı. Hele bir anne için hiç değildi. O an Cihan ağa bebeği toprağa gömdüğünde ise Handan yoğun bakımda hissetmişti bunu. Komada olduğundan dolayı evladının öldüğünü , sevdiği adam tarafından gömüldüğünü görmüştü. İşte o an kalbi durmuştu Handan'ın...

*
Günümüz
Gönül'den
1 gün sonra
Gözlerimi yeniden açtığımda aynı tavan ve aynı odada buldum kendimi. Yine halsiz ve bitkindim. Onsuz geçirdiğim bilmem kaçıncı gündü. Yatakta uyandırılmış bağlı  ellerime zaten hiç bakmıyordum bile. Sonuçta ölmüştüm...
Bir ölüden beter haldeydim.

Gözlerimden yaşlar akarken , sessizce tavanı izliyordum. O sırada elinde kahvaltı tepsisiyle içeri Mirza girdi. Tepsiyi masaya bıraktı. Sonra yanıma oturdu. Ona nefretle bakarken o ise hiç bir şey olmamış gibi mutlu mutlu bakıyordu. Yüzüme elini koydu. Ben yüzümü çevirmeye çalıştım. Ki o da sertçe yüzümü tutup zorla okşadı beni. Sonra zorla öptü yanağımı.

Mirza : Günaydın benim güzel sevgilime !

Gönül : Aşağılık köpek ! Birde utanmadan hiç bir şey olmamış gibi günaydın diyorsun !

Mirza : Derim çünkü sadece sen ve ben varız . Artık bizi ayıracak hiç bir engel yok sevgilim...

Gönül : Sus ! Bana sevgilim deme ! Pislik ! Sakında öpme beni bir daha !

Mirza : Off çok nazlanıyorsun ama ! Bari birde dudaktan dozumuzu alalım !

Gönül : Hayır yapma bunu sakın ! Hayır !

Avuçların arasındaki yüzümü sıkıca tuttu. Sonra suratını bana yaklaştırdı. Ben dudaklarımı sıkıca kapattım. Beni öpmesine izin veremezdim daha fazla. Daha öncede izin vermiyordum ama pislik beni bağladığı için istediğini elde ediyordu.

Ben çok zorlasamda başaramadım yine. Dudakları dudaklarımı yakaladı bile. Ben ağlayarak dudaklarımı öpmesine engel olmaya çalıştım. Ben çalıştıkça o daha fazla öpüyordu.
En son öpüşü birtikten sonra üzerimden kalkıp suratımı hızlıca bıraktı. Sonra bende özgür kalan dudaklarımı omzuma silmeye çalıştım. Sonra bir kez daha Mirza'ya nefretle bakıp üstüne tükürdüm.

*
Şadoğlu konağı
Azat'tan
Bugün Yaren ve Harun'la mezarlığa geldik. Zaten tek geldiğim yerdi. Sabahtı. Sessizdi.
Önce daha annemin kavuşamadığı evladının yani ablamın mezarına gittik. Babamın kendi elleriyle gömdüğü kızı...

Azat : Bu dünyada yaşamaması gereken insanlar yaşarken yaşaması gereken insanlar yaşamıyor... Misal sen abla...

Yaren : Abi...

Azat : Efendim Yaren ?

Yaren : O cennette... Belki yanımızda değil ablamız ama ruhu yanımızda... Tıpkı Gönül gibi...

Yine Gönül'ün adını duydum. Yüreğim yine büyük darbe yedi.
Gerçi hiç bir zaman unutmuyordum onu ama hatırladıkça ben diri diri yanıp ölüyordum. Gözlerimden akan yaşlara hakim olamıyorum. Sessizce ablamın mezarından kalktım Yaren'in omzuna dokunup Gönül'ün mezarına yol aldım. 

*
Onun adının yazdığı o tahta parçası ve kara toprak işte bitiyordum bir kez daha. Tükeniyordum...
Bu sefer yüksek sesle ağlayarak toprağının kenarına diz çöktüm. Mezarını okşayıp sarılarak yanına uzandım. Sesli bir şekilde ağlıyordum. O anda Yaren ve Harun'da geldiler. Benim bu çaresiz halim onlarıda paramparça ediyordu. Hatta Yaren dayanamadı Harun'a sarıldı. O da ağladı.

Azat : Nedeeen ? Ben ne günah işledimde bunun acısının bedelini sensizlikle ödüyorum ! Nedeeen ?! Bu mu adalet ? Bu mu benim bedelim ?! Mirza herifi varken neden ben ?! 😭
Tabi hata bende ! Koruyamadım sizi ! Seni bebeğimizi ! Benim yüzümden oldu ! Tabi hata bende ! Bu yüzden bedelim bu...

Harun : Azat...

Azat : Biraz daha Harun...

Harun : Tmm.

Azat : Gönül...

Adını söylerken boğazımda bir düğüm oluşuyordu. İçime sinmiyordu. O benim nefesimken nefes alamıyordum işte.
Adını söyleyince bile kalbim mahvoluyordu.

Azat : Sana sözüm olsun ! Beni senden koparan o herifi dilim dilim doğrayıp geberteceğim ! Öldüreceğim onu ! O cesedini kurtlara yedireceğim ! Ki onun cesedini bile zavallı kurtlar yemez ! O leşi kim yer ! Geberteceğim onu !

Gözyaşlarımı elimin tersiyle silip toprağını öptüm. Sonra bir Fatiha okuyup zar zor yanından ayrıldım.
Bir delilik etmemden endişelen Harun beni tutuyordu.

Harun : Azat bir delilik etme şakın !

Azat : Ben çoktan delirdim Harun ! Şimdi beni delirtene bedelini ödetmeye gideceğim !

Harun : Gidemezsin ! Çünkü Mirza Midyat'tan gitmiş.

Azat : .....

Harun : Evet doğru duydun. Şerefsiz gitmiş.

Azat : İster Midyat'tan gitsin İstanbul'a , isterse dünyanın öbür ucuna gitsin ! Ben o herifi cehenneme uğurlayana dek peşinde olacağım !

Harun'u itip arabaya koştum. Onları orada bırakıp frene bastım. O kadar hızla ayrıldım oradan ki her an kaza yapabilirdim.
Harun ve Yaren'de bu hareketimle kaldılar ortada.

Yirmi altıncı bölüm sonu

Hercai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin