Masallar vardır ya hani,
Prenseslerin hep iyi,cadıların hep zalim olmaya mahkum bırakıldığı masallar.
Hani kötünün hep nedensizce kötü olduğu masallar,
Bu masal farklıydı,
Bu masalda kötünün neden kötü olduğu,
İyinin nasıl korunduğu
Zaman çekip giderken,hayatın nasıl tebessüm ettiği
Hepsi açıklanacaktı.
Çünkü doğuştan kötü doğan olmamıştı hiçbir zaman
Çünkü koparılan çiçekler solmaya mahkum değildi
Gün doğmadan da gökyüzü parıldardı...
(bir önceki sahnenin devamı olacak o nedenle hatırlamayanlar hemen son sahneyi açıp bakabilirler:))
Ellerimi boynuna sabitledim.
Ormanın içerisinde hiçkimse yoktu ve en önemlisi de Ekin üzerimdeydi.Gözlerini gözlerime diktiğinde bende gözlerimi ona sabitlemiştim.Boynuna koyduğum elimi yüzünde gezdirmeye başladım.Kusursuz yüzünde gezintiye çıkan ellerim dokunduğu her yeri alevlendirmek konusunda ısrarcıydı.
Burnuna hafifçe dokundum.
Yavaşça yüzüme eğildi ve burnunu burnuma dokundurdu.Sessizce mırıldanmaya başladığında yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.Rüzgar saçlarımı yüzüme savurduğunda Ekin yavaşça elini yüzümdeki saçlarıma getirdi ve kulağımın arkasına verdi.Biraz daha yaklaştığında gözlerimi kapattım.Öpeceğini sanıyor olmam her ne kadar doğal olsa da,o beni öpmemiş sadece aramızdaki bu yakınlığın tadını çıkarmıştı.Sessizce fısıldadığında içimdeki kelebekler coşkuyla midemde dans ediyordu.
-Şu an! dokunmakla dokunmamak arasında kalan o kısacık mesafe...
yutkundu ve devam etti.
-En mükemmel an!
Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda o kadar yakındık ki sanki bedeni bedenimle bütünleşmiş,ruhu ruhuma hapsolmuş gibiydi.Yüzünde oluşan o anlamlı ifade her zamankinden farklı gelmişti bu kez!Nasıl aldığımı bilmediğim nefesimi dışarı verdiğimde saçları geriye doğru havalanmıştı.Hiç beklemediğim o anda aramızdaki mesafeyi yok ederek ani bir hareketle dudaklarıma yapıştı. Karşılık vermem uzun sürmemişti.
Dudaklarım dudaklarında esir gibiydi,sanki onlayken benim sandığım hiçbirşey bana ait değildi.Sanki herşeyim onundu ve onun kalacaktı.Dudaklarını ağzımdan çekti ve alt dudağımı dişledi.Yüzümü buruşturduğumda yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu.Tekrar dudaklarıma yöneldi ve küçük öpücükler bıraktı.Onlayken çoğu zaman kendimi farklı hissediyordum ve en önemlisi de onu hissetmeyi bazen,ondan çok onu sevmeyi onu beklemeyi seviyordum. ona karşı koymak elimde olsaydı eğer olabildiğince uzağa gidip onsuz olan bir yerde yaşayıp ölmeyi seçerdim.
Kalbim göğüs kafesimden çıkmak için sınırlarını zorluyordu.Boynundan elimi çektim ve eline götürdüm.Elini tutup kalbimin üzerine bıraktığımda saçlarımdaki elini boynuma götürdü.
Kısık ama bir o kadar da kırılgan çıkmıştı sesim;
-Kalbim,sanki duracak gibi.
Yüzünde garip bir ifade belirdiğinde gözlerimi kaçırmıştım.Dudakları dudaklarımı bulduğunda dünyada olmayan ruhum onunkiyle karışmıştı.Etraftan bir ses geldiğinde güçlükle kafamı yana çevirmiştim.Öyle olacak ki Ekin hiç farketmemişti.Karşımızdaki adam öksürerek gülüyordu.Hızla ekini üzerimden ittim ve doğruldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH ADAMIN BEYAZ KADINI
RomanceHiç bitmeyen bir çilenin yolu gözlenir mi yıllarca? siyahı beyaza karıştırmadan, gün sabaha ermeden, yıldızlar kayarken son bir dilek tutmalı insan!Kiralık bir kalpte mahsur kalmış savunmasız bir kadından daha acı bir şey var mıdır? Derin sularda k...