Bölüm 52

482 14 1
                                    

"Nehir Hanım'da aramızdaymış. Sizi farketmedim efendim kusura bakmayın. Hoşgeldiniz." İsmim söylendiğinde bakışlarımı ondan kaçırarak yalandan gülümsedim.

"Hoşbulduk, teşekkür ederim." Bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.

Cidden tam da yanına oturmuş olmayı nasıl başarabilmiştim ki? Kendimi çok gergin hissediyordum.

Sunum yapan adam konuşmaya devam ederken, titreyen ellerimle not almaya çalıştım. Kafama hiçbir şey girmiyordu, konunun ne olduğunu bile anlamamıştım.

Bakışları hala üzerimde hissederken, toplantıya dikkatimi veremiyordum. Bu duruma daha fazla dayanamayarak çantamı toparlayıp dosyayı elime aldım. Yanında bu kadar sakin oturamazdım.

Hızla toplantı salonundan çıkarken arkama bile bakmadım. Kendimi dışarı attığımda bir kaç saniye duraksayarak derin nefesler aldım. Kalbim duracaktı sanki. Elimdeki dosya kayıp yere düştüğünde, içimden lanet okuyarak toparladım.

"Döneceğini biliyordum." Sesi kulaklarımı doldurduğunda işte o an zaman durmuştu benim için.

Dosyaları karışık bir şekilde elimde tutarak yerden kalktım. Tarif edemediğim bir duyguyla arkamı dönerek yüzüne baktım. Cesaretimi toplayarak o umursamaz tavrımı takındım. Yoksa bütün duygularımı açıkça okuyabilecek kapasitedeydi.

"Emir'i kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorum hala. Bu yüzden buraya dönmüş olmak beni çok yaraladı. " Tek nefeste konuşabildiğimde içimden bir an önce gitmek için dua ediyordum.

"Haklısın bu yüzden buraya dönmüş olman çok acı, her ne kadar aramızda geçen kötü olayları unutamasamda, Emir için çok üzgünüm." İki adım atarak tam da önümde durdu. Gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmıyor, delici bakışları meydan okur gibi bakıyordu.

"İnsani duygularını unutmaman ne hoş, umarım sadakat duygularına da böyle bağlı kalırsın."

Söylediğim cümle karşısında kaşlarını havaya kaldırarak gülümsedi.

"Sen sadakat duyguna bağlı olduğun için mi Emir'le evlendin?" Dediğinde afallayarak yüzüne baktım. Ağzıma gelen bütün lafları yutmaya çalışarak gülümsedim. Ona istediğini vermeyecektim.

"Senin karşında Nehir Sarıhan var. Laflarına dikkat edersen iyi olur. Aksi takdirde seninle uğraşırsam, hiç hoşuna gitmeyen şeyler yaşanabilir." Lafının altında kalmayarak cevabı yapıştırdım.

"Ne yaşanabilir mesela?" Adeta bana meydan okuyordu.

"Geçmişte yaptığım gibi, yine canını yakarım. Ve emin ol sadece konuştuğun değil, aklından geçirdiğin her bir düşünce için pişman olursun."

Gerçeklerin hiçbirini bilmiyordu. Benim neden gittiğimi değilde, Emir'le neden gitmiş olduğumu sorguluyordu.

"Görüşmek üzere Nehir Sarıhan. Sana hayatta başarılar." Diyerek yüzüklü elini görmemi sağlayacak şekilde el salladı.

Gözlerimi devirerek yanından hızla ayrıldım. Yüzüğünü gözümün içine sokmuştu adeta. Direksiyonu tutan ellerim titrerken, bir kaç kez sinirden direksiyona vurdum.

"Allahın belası herif!"

Yine sinirden ağlamaya başladığımda hırsla gözlerimi sildim. Nefret ediyordum bu duygudan.
Kendimi neden bu kadar güçsüz hissettiğimi anlayamıyordum. Her şey için hazırlıksız yakalanmıştım. O eski Uygar'dan eser yoktu. Bambaşka biri olmuştu.

"Çok değişmiş, o benim sevdiğim Uygar değil artık." Yol boyunca kendime bunu defalarca söyledim.

Hala ona karşı içimde filizlenen sevgiden nefret ediyordum.

KALBİMİN SAHİBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin