MERİH
Başımın ağrısıyla gözlerimi açmaya çalıştım. Kaç saattir uyuyordum bilmiyordum. Yanımdaki koltukta annemi gördüğümde nerede olduğumu anlamam kısa sürmemişti. Hastanedeydik annem yanı başımda uyuyordu. Belimdeki sargıya baktığımda olanlar yavaş yavaş gözümün önüne geliyordu. Doğrulmaya çalıştığım an da ki o keskin acı nefesimi kesmişti. Çıkardığım acıyla karışık sesi duyan annem uyanmıştı. "Oğlum iyi misin ağrın var mı?"
Anneme boş gözlerle bakıyordum. Yavaş yavaş kafamın yerine gelmesiyle aklıma birden Nehir geldi. Kazayı onunla yapmıştık. Lanet olsun o iyimiydi
"Anne Nehir nerede?"
"Oğlum sakin ol dikkat etmelisin" diyerek beni geri yatırmaya çalıştı.
Nehir'den başka bir şey önemli değildi. Kazayı benim dikkatsizliğim yüzünden yapmıştık. "Anne o iyi mi bir şey mi oldu ona?" korkarak annemin cevabını bekliyordum. Eğer ona bir şey olduysa kendimi asla affetmeyecektim.
O sırada açılan kapıya doğru başımı çevirdim. Uygar buradaydı.
"Kardeşim benim" diyerek bana doğru yaklaştı sarıldı. Ona karşılık vererek bende sarıldım.
"Nehir nerede Uygar ?"
"İyi olacak " diyerek gözlerini benden kaçırdı.
"Bana doğruyu söyleyin " sesim titriyordu. Kalbim acıyordu.
"Büyük bir ameliyattı, demir parçası karnına saplanmış ama doktorlar onu kurtardı. Şimdi yoğun bakımda" yüzüme bakmıyordu elleriyle ilgileniyordu. Annemse yanımızda sessizce ağlıyordu.
Duyduklarım karşısında yıkılmıştım. "Onu görmek istiyorum " diyerek yatakta doğrulmaya çalıştım. Ama kaburgamdaki acı bunu engelliyordu.
"Kardeşim dinlenmen lazım kaburganda kırıklar var" diyerek kalkmamı engelledi.
"O kız orada can çekişirken ben burada yatamam ,ben sebep oldum her şeye Allah kahretsin "
"Sana söz veriyorum ben ilgileneceğim ne gerekiyorsa yapacağım kardeşim bana güven kendini suçlama "
"Oğlum kendini suçlama lütfen ikinizde iyi olacaksınız" ağlayan anneme doğru döndüğümde eline uzandım.
"O iyi olsun başka birşey istemiyorum."
UYGAR
Merih'i zar zor uyuttuğumuzda yoğun bakımın önüne gelmiştim. Yine hareketsizce yatıyordu. Hiçbir tepki vermiyordu. Ailesi çaresiz uyanmasını bekliyordu. Ve ben onun uyanmasını her şeyden çok istiyordum. Okula geri dönecekti gitmesine engel olacaktım. Merih kendini suçluyordu. Asıl suçlu bendim. Kardeşimle aramı bozmuştum. Nehir'in içeride hareketsiz yatmasının tek sebebi bendim.
"Sen burada ne yapıyorsun?" Elif'in sesini duyduğumda ona doğru döndüm.
"Ben onu merak ettim"
"Seni birdaha bu katta görmeyeceğim yoksa Nehir'in dedesine gider, yaptığın zorbalıkları anlatırım."
Elif'in yanından geçerek merdivenlere yöneldim. Kavga etmek istemiyordum. Ailesinin moralinin daha fazla bozulmasını da istemiyordum . Ama onu görmek istiyordum. Sesini duymak, o güzel mavi gözlerine bakmak istiyordum.
O Merih'in sevgilisiydi. Uyanana kadar burada olacaktım. Ve uyandığında Merih'le mutlu olması için her şeyi yapacaktım. Tüm bu olanların sebebi bendim. Kendime bile itiraf edemediklerimi kardeşim için unutacaktım.
2 HAFTA SONRA
Yatağımda doğrulup hemşirenin getirdiği çorbayı önüme aldım. 1 hafta önce yoğun bakımdan çıkmıştım. Geçirdiğimiz kaza sürekli aklıma geliyordu. Rüyalarıma giriyor ağlayarak uyanıyordum. Merih ise tekerlekli sandalyeyle her gün yanıma geliyordu. Hastaneden çoktan çıkmıştı. Beni merak ediyordu. Ama her şey düzelecekti. Çok üzgündü , kendini suçlamasını istemiyordum. Uygar ise her gün bir demet beyaz gül gönderiyordu. Bunu yapmasının sebebi kendini suçlamasıydı sanırım. Uyandığımdan beri hiç yanıma gelmemişti. Belkide cesareti yoktu. Babam kazadan 3 gün sonra yanıma gelmişti. Benim için çok endişelenmiş görünüyorlardı. Anneannem ,dedem, babam ve Elif hiç yanımdan ayrılmamışlardı. Babam Merih'e kızgındı ama sesini çıkarmıyordu. Uygar'dan gelen güllere de çok sinirleniyordu. Ama bana belli etmek istemiyordu. Biliyordum, çünkü onun kızıydım, beni kıskanıyordu.
Aldığım ağrı kesiciler yüzünden karnımdaki ağrıyı hissetmiyordum. Ama ilacın etkisi geçtiği zaman da acıya dayanamıyordum. Çorbamı bitirdiğimde zaferle anneanneme bakmıştım. Hepsini bitirmem gerektiğini yoksa televizyonda her gün izlediği kadın programlarını da bana izlettireceğini söylemişti. Mecbur içmek zorunda kalmıştım. Kapının açılmasıyla babam içeri girmişti. "Doktorla konuştum yarın çıkabileceğimizi söyledi." gülerek "Sonunda" demiştim.
Eve gidip duş almak ve yatağıma girmek istiyordum. Hastanelerden nefret ederdim ve ev kadar rahat değildi. Bu sırada eksik kaldığım derslerimi tamamlamalıydım. Şuan İzmir'e gidecek durumda değildim. Elif'le konuşmuştuk her gün okul çıkışı bize gelip ders anlatacaktı.
Merih Uygar'la barışmıştı onların adına sevinmiştim. Babam beni İzmir'e götürmek istiyordu. Ancak bu halde yol gidemeyeceğimden bu fikrini şimdilik ertelemişti.
Ve en çok merak ettiğim kişi Uygar'dı. Karşıma çıkmıyordu. Cesareti yok diye düşünüyordum ancak o utanıp sıkılacak bir insan değildi. Her gün gül göndermesi de çok mantıksızdı.
Düşüncelerim arasından sıyrılarak babama doğru baktım. Dizindeki bilgisayar ile ilgileniyordu.
"İşlerin yoğun mu?" diye sorduğumda yorgun gözlerle bana baktı.
"Güzel kızım sen bunları düşünme şimdi senin uyuyup dinlenmem lazım"
"İşinin başına dönmelisin baba " diyerek ikna etmeye çalıştım. Ben iyiydim onun sorumlulukları vardı. Bir an önce geri dönmeliydi.
"Hiçbir iş senden önemli değil, iyileşene kadar buradayız." diyerek bilgisayarını kapatıp küçük masanın üzerine koydu. Geri dönmek istiyor muydum emin değildim. Ama Merih'i bırakmak istemiyordum. Hele bu durumda kendini suçlarken onu bırakıp gidemezdim.
Yatağa geri yatarak gözlerimi kapattım biraz uyumak iyi gelebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMİN SAHİBİ
Literatura Femininaİçimdeki yanan yangını daha da alevlendirmiş. Kalbimin ritminin artmasına neden olmuştu. Dudaklarıma bıraktığı öpücüklerle midemdeki garip sancı tarif edilemezdi. Dudaklarımın yandığını hissediyordum. Dudaklarımız ayrıldığında gözlerimin içine baka...