İyi okumalar..
...
"Sustuğum şeyler var, hiç konuşmadıklarım. İçinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden insanlar var."
- Stefan Zweig / Satranç
...Fosforlu kalem ile çizdiğim cümlenin başına tırnak işareti çizip kalemi geri yerine koydum. Sandalyede geri yaslanıp bakışlarımı karşımda ki duvara çıkardım.
1 ay geçmişti o günden sonra! Bartın oradan çıktıktan sonra babam ile bana karşı iş birliği yapan adamı depoya yollatmış ardından kendisi de peşinden gitmişti. Kim bilir neler yapmıştı adama. Bende gelmek istiyorum dediğimde bana ters ters bakmıştı ardından ise 'bundan sonrası görmek isteyeceğin şeyler değil güzelim. Erkek erkeğe tamamen nezih bir konuşma olacak!' demişti sesindeki intikam alma duygusu barındıran bir tonla. Bu cümlesinden sonra anlamıştım adamın bir iki dayakla yırtamayacağın. Hoş Bartın'dan kurtulsa bile benden kurtulamazdı...
Gece ilerleyen saatlerde üstü başı kan bir şekilde gelmişti eve. Neler olduğunu sorduğumda ise bir cevap alamamış öylece susturulmuştum. Acayip merak ediyordum adama ne yaptığını. Bir kaç kere daha sorduğumda işaret parmağını dudağımın üstüne koyup susturmuştu. Sinirle olduğum yerde zıplamış sırf ona inat ve ceza olsun diye Mina'nın odasında kalmıştım bütün gece. Bir ara gelip kapıyı açmaya çalışmış, kilitli olduğunu anladığında küfür edip uzaklaşmıştı. Sen misin paşam beni susturan. Fakat o gece sabahı sabah etmiştim. Bir ara uyuyor gibi olmuştum fakat çalan alarm ile tamamen kaybolmuştu uykum.
Sabah Mina uyandığında ise üzerini değiştirip aşağıya kahvaltıya inmiştik. Masada gergince oturan Bartın ve korkudan alttan kaçamak bakış atarak servis yapan Selin vardı. Kardeşimin oturmasına yardım edip yanına oturduğumda masanın diğer yanından sabır sesi yükselmişti. Bilerek dışından okuyordu. Umursamadan kahvaltı tabağıma masadan bir kaç birşey koyup yemeğe başladığımda Bartın'ın da başladığını fark etmiştim. Sabır çeke çeke sabır taşına dönmüştü adam ama pek umurumda olduğu söylenemezdi.
Sinem ise babasının en son buraya gelmesinden sonra bir gece ikimizle konuşmak istediğini belirtmiş ve Bartın'ın çalışma odasında oturup konuşmasını dinlemiştik. Bize; 'size daha fazla yük olmak istemiyorum. Bana yardım edeceğiniz kadar ettiniz hakkınızı ödeyemem. Fakat ben artık kendi başımın çaresine bakabilirim.' demişti. Her ne kadar yük olmadığını belirtsekte ister istemez kendini fazlalık olarak görüyordu. Ona istediğin kadar kalabileceğini hem böylelikle benimde canımın sıkılmayacağını söylesemde kararında kesindi. Bartın gereken herşeyi karşılayacağını belirtmişti.
Küçük bir restorant açmasına katkıda sağlamıştık. İlk istemese de sonradan ödeyebilirsin diyerek kabul ettirmiştik. Şimdi ise arada ben gidiyordum yada o geliyor bir iki saat durup gidiyordu.
Bartın ile neredeyse 1 senemizi dolduracaktık. Zaman ellerimizin arasından bir su misali akıp gidiyordu. Evliliğimizin üzerinden neredeyse 1 yıl geçecekti. İlk başlarda zorunluluk olarak evlendiğim adamla şimdi her gece iyi ki evlenmişim diyordum. Hayat kimlere ne zaman ve nerede ne sürprizler yapacağı belli olmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mısralardaki Hüzün (Hüzün Çiçeği Serisi/1)
Novela Juvenil... Hayat onun üzerinden kumar oynuyor. O ise bir seyirci gibi kenarda izliyordu. Arkasına dönüp babasına baktı. Yüzünde merhamet namına bir duygu beslemeyen o adama. Baba beni duyuyor musun? Bak kızın artık bir şey başardı. Küçükken senden hiçbi...