On Dört

1.2K 160 266
                                    

Medya: Yazar hanımın elinden çıkmış şirin bir Niall editi. 🦋

Dönem sonu.

Benim için bir çok şey ifade eden bir gündü bugün. Karnemi almış, eve dönmüştüm. Beni Niall'ın -her ne kadar haberdar olsam da- doğum günü partisi karşılamıştı.

Şimdi ise saat gece yarısına yaklaşıyordu ve doğum günü çocuğu olmama rağmen suratım asıktı. Çünkü Harry kaç gün önceden geleceğini söylemişti ama gelmemişti.

Niall masasının üzerine çıkarak dikkatleri üzerine çekti. Üzerine giydiği siyah takım kanımca komik duruyordu. Onu bu tip kıyafetlerin içinde görmeye alışık değilim, beni suçlayamazsınız.

"Ve gecenin büyük bombasına geldi sıra." odanın içindeki kalabalık sabırsızlıkla bu çakma sarışının ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordu. "Sizi bara götürüyorum! Hem de bendensiniz!" odada büyük bir güldürtü koptu. Islık çalanlar, çığlık atanlar, birbirilerinin üzerine çıkanlar...

Belki de biraz değişiklik iyi gelirdi. Harry'i unutup eğlenceme bakabilirdim.

Herkes kapıdan çıkmış, sıra bana gelmişti ki Niall beni göğsümden ittirdi. "Sen burada kalıyorsun." kapıyı çarptı ve beni evde yalnız bıraktı.

Kaşlarım çatık bir şekilde yüzüme çarpılmış kapıya baktım. Bu bir kabus falan olmalıydı. Harry gelmemişti ve şimdi de dostlarım doğum günümde beni terk etmişlerdi.

Dağılmış salona doğru ilerledim. Üzerimdeki takımın ceketini çıkartıp hırsla koltuğa fırlattım. Neden böyle olmuştu ki? En mutlu günüm olmalıydı bugün.

"Kahretsin!" koltuğa oturdum. Gözlerimi karton bardak ve süslemelerle dolu olan salonda gezdirdim. Şu an Harry burada olsa, moralimi yükseltse ne kadar güzel olurdu.

"Kötü kelime kullanmak yasak demiştim." sağımdan gelen sesle kafamı hızla oraya geçirdim. Harry elinde ufak bir kirpi pastasıyla, ayakta dikilmiş gülümsüyordu.

Heyecanla ayağa kalktım. "Beni korkuttun Harry." ona doğru adımladım. Her zaman ki gibi çok güzeldi.

"Üzgünüm." deyip kıkırdadı. " Sadece Niall'a hediyesinde yardımcı oluyordum." şimdi her şey yerine oturuyordu işte. Bizim sarı civciv gene yapacağını yapmıştı.

"Hadi." üzerinde mumlar olan pastayı bana doğru uzattı. "Bir dilek tut ve üfle." gözlerimi kapattım. Kısa bir sürede dileğimi tuttum ve kapatmış olduğum gözlerimi tekrar açarak mumları üfledim.

"Doğum günün kutlu olsun Louis." bana huzurla bakıyordu yeşiller. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Bu adam beni kesinlikle bambaşka biri yapıyordu.

Dağınık masada pasta için yer açtı. Elleri boşaldığında endişeyle omuzlarıma koydu. "Hey, neden ağlıyorsun?"

"Ağlamıyorum." dedim elimin tersiyle gözyaşlarımı silerken. "Ağlamak kötü bir şey değil Louis. Sadece bir anda ağlayınca telaşlandım."

"Duygulandım." dedim ellerimi beline sararken. "Bir an gelmeyeceksin zannettim ama buradasın." kollarımı uzun adama doladım, başımı göğsüne bıraktım.

"Sana söz verdim, nasıl gelmem?" ellerini sırtıma koydu. Beni iyice kendisine çekti.

O şekilde kaldık dakikalarca. Konuşmuyorduk, sadece hissediyorduk. Kalp atışlarımızı, birbirimize verdiğimiz sevgiyi ve değeri, mutluluğu...

"Artık pasta yiyelim mi?" dediğinde geri çekildim ve kenarları pembeleşmiş yeşillerine baktım. Ağlamıştı.

"Mutfaktan malzemeleri alıp geleyim." hızlı hareketlerle mutfaktan iki tabak, çatal ve bir adet bıçak kapıp masanın başında bekleyen adamın yanına döndüm.

Equatorial Line | LS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin