Telefonumda yer kalmamış abooo. Ve medya çok sevimli değil miiii?
Önümde duran çeşit çeşit yemeklere baktım. Hepsi iştah açıcıydı ve muazzam kokuyorlardı. "Hadi Harry!" gözlerimi masadan alarak tam karşımda oturan deri ceketli adama baktım.
"Acele ettirmesene Lima." Harry, elindeki borcam ile içeri geldi. Fırın eldivenlerini çıkartıp bir kenara koydu. O, sandalyesine oturur oturmaz Liam çatalına uzanarak lazanyadan bir parça aldı.
"Sana da afiyet olsun Liam." Harry imalı bir şekilde yanında oturan arkadaşına baktı. "Ne yapayım, çok acıktım." kahveleri konuşurken bir anlığına tam çaprazındaki Zayn'e kaydı. Zavallı esmer arkadaşım heyecandan kıpkırmızı kesilmişti.
"Tavuk mükemmel olmuş, ellerine sağlık." sevdiğim adama bakarak gülümsedim. O da gamzelerini göstererek gülümsedi. "Afiyet olsun Lou."
"Gerçekten Harry..." Liam ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra devam etti. "Harika yemekler yapıyorsun. Neden aşçı olmak yerine öğretmen oldun anlayamıyorum." çatalına koca bir parça daha aldı.
"Çünkü bu mükemmel yemekleri sadece sevdiğim insanlara sunuyorum." bize bakmadan ağzına bir tavuk parçası attı. "Hmm..." Liam çatalını havada salladı. "Çok şanslısın Louis. Eminim Harry seni her gün elleriyle besliyordur." utandığımdan dolayı kafamı aşağı eğdim. Ama gülümsememi durduramıyordum. "Evet, Harry harika birisi."
Hemen sonra Harry ve Liam koyu bir sohbete daldı. Ben ise çatalımı kenara koyarak yanımdaki arkadaşıma baktım. Gözleri bir noktaya odaklanmış, ağzındaki yemeği yavaş yavaş çiğniyordu. Kolumla kolunu dürttüm. "İyi misin?"
Elaları yavaşça mavilerimi buldu. Ağır ağır kafasını aşağı yukarı salladı, ama belliydi ki bir şeyler ters gidiyordu. "Zayn, tuvalete gitmemde bana yardımcı olur musun?" masadaki herkesin duymasını istediğim için sözcüklerin net çıktığına emin oldum.
Harry hemen sandalyesinden kalkmaya yeltendi. "Ben yardımcı olurum." elimle durmasını işaret ettim. "Arkadaşınla olan muhabbetini benim için bölme. Hem Zayn burada." gülümsediğimde geri yerine oturdu.
Zayn kaşları çatık bir vaziyette koluma girdi. Bacağımdaki alçı bir haftaya kadar çıkacaktı ama gene de üzerine basamazdım.
Banyonun önüne geldiğimizde duvara yaslandım. Zayn bana hâlâ ters ters bakıyordu. "Girmeyecek misin?"
"Hayır." elaları kısıldı. Kesinlikle bir sorun vardı. "Ne oldu? Söylemeyecek misin?" Liam ile aynı ortamda olmak isteyen kendisiydi ve ben de onun isteğini yerine getirmeye çalışmıştım. Harry de olayı bildiği için bir yemek düzenlemek pek de zor olmamıştı.
"Sadece..." nefes verdi. "Sadece onun beni sevemeyeceğini fark ettim." kafasını eğdi. Elalarının dolduğuna yemin edebilirdim.
Elimi omzuna koydum. "Neden böyle düşünüyorsun ki? Ben ve Harry'e bak. Toplum dışından pek kabul görmesek de hâlâ birlikteyiz. Siz de olabilirsiniz." kafasını iki yana salladı. "Hayır Louis, hayır. O beni sevmeyecek, eminim." yanağına doğru bir damla düştü. İçimde bir yerlerin parçalandığını hissettim. Zorlanarak da olsa kollarımı karşımdaki esmerin vücuduna sardım.
Bir şey dememe gerek yoktu. Zayn'i az çok tanıyordum. Eğer şimdi konuşup başını şişirirsem daha çok bunalacaktı. O yüzden sadece kollarımı sımsıkı vücuduna sardım. İyi hissetmesini umarak.
°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°
"Zayn, Liam'ın kendisini sevmeyeceğini düşünüyor." gözlerimi televizyondan almadan yanımda içkisini yudumlayan sevgilime seslendim.
Ağzıma baharatlı bir cips daha atıp TV programına gülümsedim. "Hmm..." Harry oturduğu yerde kıpırdandı. "Neden öyle düşünüyor?" ona döndüğümde karşılaştığım manzara tam olarak nefesimi kesti diyebilirim. Kısık bakan ve parlayan yeşil gözleri, içkiden dolayı kızarmış olan dudak ve yanakları...
"Ben de tam olarak bilmiyorum." Kolama uzanarak koca bir yudum aldım. Tanrım... Bir insan nasıl bu kadar güzel olabilir?
Harry'nin burnunu saçlarıma daldırması üzerine içtiğim kola az kalsın boğulmama neden oluyordu. Gözlerini kapatarak kokumu içine çekmeye başladı. "Ben Liam ile konuşurum. Tabii açık açık değil." boynuma yönelen burun tüylerimi diken diken etmeye yetti.
"Şimdi..." ince derime sulu bir öpücük bıraktı. "Başka bir konuyu konuşmamız gerektiğini düşünüyorum." tekrardan kokumu içine çekmeye başlayınca ona döndüm. "Yarın sabah gidiyorum."
Bu gerçek ciddi manada canımı yakıyordu. Ondan uzak geçireceğim her gün cehennem azabıydı benim için. Onun her şeyini özlüyorum. Tam olarak her şeyini...
Elinde tuttuğu içki bardağını alarak kenara kaldırdım. Zaten biraz sarhoş olmuştu, daha fazlasına gerek olduğunu düşünmüyorum.
"Biliyorum." dedim ellerimi omuz hizasına çıkartırken. "Oh Lou, çok güzel kokuyorsun." burnunu tekrardan saçlarıma daldırdı. "Alkolü falan boş ver. Beni asıl sarhoş eden senin kokun." söylediği şey çok hoşuma gitti. Kollarımı boynuna sararak yüzlerimizin aynı hizaya gelmesi için onu çekiştirdim.
"Peki sen Harold. Ne kadar mükemmel olduğunu biliyor musun?" dudaklarımız neredeyse birbirine değecekken gülümsedi. Aşağı yukarı yaparak dudaklarımızın birbirine sürtünmesini sağladı.
"Şu an vücudumdan mutluluk fışkırdığına yemin edebilirim." dedi mavilerime bakarak. O an, uzanarak dudaklarımızı birleştirdim. Kafamı hafif sağa çevirerek öpücüğü biraz daha derinleştirmeye çalıştım.
Uzun süre -bir hafta benim için uzun bir süre- dudaklarını tadamayacaktım bu yüzden şu an tadını çıkarmaya çalışıyordum.
Ellerini belime koyarak göğüslerimizin birbirine yapışmasını sağladı. Benim ellerim ise hızlı hızlı onun uzun kıvırcıklarında dolanıyordu.
Nefesim kesilince istemeyerek dolgun dudakları bıraktım. Biraz daha kırmızı olmuşlardı ve ben onları tekrar öpmek istiyordum.
Ellerimi saçlarından çekip tekrar omuz hizasına getirdim. "Seni özleyeceğim." gülümsedi. Alnıma koca bir öpücük bırakırken gözlerimi kapadım. "Şu an yanındayım. Bunun keyfini çıkar."
Kumandaya uzanarak televizyonu kapattım. Geriye doğru giderek koltuğa uzandım. Elimle yanımdaki boş yeri pat patladım. "Uyuyalım mı?"
Hemen kolundaki tokayla saçlarını dağınıkça topladı. Sanırım uyurken saçlarının feci şekilde dağıldığını biliyordu.
Yanıma uzandığında hemen ona döndüm. Alan ikimiz için dar olduğundan neredeyse burun burunaydık, ama bundan asla şikayetçi değilim.
"Bu hafta sonu alçın çıkacak, değil mi?" o konuşurken dudaklarının hareketini izledim. "Evet."
"Okula gitmek zorunda değilsin, biliyorsun." alt dudağımı büzerek kaşlarımı çattım. Zayn bana okul konusunda yardımcı olabileceğini söylemişti. İster evde olayım, ister okulda. Ama ben okulda olmak istiyordum, çünkü evde yapabileceğim pek bir şey yoktu açıkcası.
"Sen dert etme. Ben halledeceğim." diyerek yüreğine su serptiğimi umdum. "Sen bilirsin." gözlerini kapatıp açtı. Gerçekten... çok alakasız zamanlarda bile her hareketi beni nasıl büyüleyebilirdi?
Esnediğinde dişlerimi göstererek gülümsedim. Bir bebek gibi görünüyordu çünkü. Onun yüzünden ben de esnediğimde kıkırdadık. "Uyusak iyi olacak." dedikten sonra kollarını vücuduma sardı.
Kafam göğsüne sokulmuştu şimdi. Ufak ellerim kendi göğsüme doğru yumruk olmuştu. Sevdiğim adamın beni büyüleyen kokusunu içime çektim. Gözlerimi kaparken, "İyi geceler Harold." diye fısıldadım.
Saçlarıma öpücük kondurdu ve burnunu oraya yasladı. "İyi geceler küçük prensim."
Oy vermeyi unutmayın. 🧡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Equatorial Line | LS
FanfictionHarry Styles, bir coğrafya öğretmeni. Louis Tomlinson ise eğlenmek isteyen yaramaz bir öğrenci. Toplinson 🛐