Yirmi Dokuz

555 83 29
                                    

Medya: Böbreklerime kadar her şeyimi bırakıyorum.

"Ahhh!"

Sızlayan elimi havada salladım. Canım çok fena yanıyordu. "Louis! Ne oldu?" telaşla yanıma gelen  kıvırcık saçlı sevgilime baktım. Elimdeki kızarıklığı görür görmez beni musluğa doğru sürükledi ve elimi soğuk suyun altına soktu.

"Sana söylemiştim, neden beni dinlemiyorsun?" hem üzgün hem de endişeli gözlerle suyun elimden akışını izleyen adama baktım.

"Yapabileceğimi düşünmüştüm." Harry'e bu sefer etleri kendim kızartmak istediğimi söylemiştim. Birkaç ısrardan sonra da kabul etmişti. Ama gelin görün ki olan gene bana olmuştu.

"Niall'ı dinlemeliydim." deyip kafasını sağa sola salladı. Musluğu kapatıp solundaki havluyu alarak elimi kuruladı. Ardından birlikte mutfaktan çıkıp odamıza doğru ilerledi.

Beni yatağa oturttuktan sonra çekmeceleri kurcalamaya başladı. "Yanık kremi neredeydi?" diye kendi kendine söylendi. "En alt çekmecede." diyerek ona yardımcı olmaya çalıştım.

Hızla eğilerek çekmeceyi açtı ve kremleri çıkartmaya başladı. Nihayet yanık kremini bulduğunda suratında kocaman bir gülümseme oluştu.

Ben çoktan yanına gelmiş, onu seyrediyor olduğumdan yana dönerek yanan elimi elleri arasına aldı ve kremi nazikçe elime yaydı. İtiraf etmeliyim: Çok acıyordu.

"Daha iyi mi?" bana tatlı tatlı, yeşil yeşil bakan gözlere odaklandım. "Evet, teşekkür ederim." parmaklarımın ucuna çıkıp burnuna ufak bir öpücük kondurdum. Kocaman gülümsedikten sonra tekrar eğilerek yere saçtığı kremleri toplamaya başladı.

O sırada gözlerim kayganlaştırıcıya kayınca Harry görmeden onu yerden aldım.

Harry, işini bitirince dikleşti ve bana döndü. Dönmesiyle de suratında şokla karışık bir ifade belirdi. "Ne yapıyorsun?" omuz silktim. "Hiçbir şey." kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Kocaman oldun ama hâlâ çocuksun Lou." deyip elimden kayganlaştıcıyı aldı ve ayağıyla çekmeceyi atıp onu da kremlerin yanına yolladı. "Evet bir çocuğum ve bu çocuğun sevilmeye ihtiyacı var." kollarımı, elimi hiçbir yere sürmemeye dikkat ederek, uzun boylu adamın boynuna doladım.

Her zaman yaptığı gibi önce ensemdeki saçları okşadı. Huzurla gözlerimi kapattım. Ardından boynuma derin bir öpücük bıraktı ki bu huylanmama sebep olmuştu.

Kıkırdayarak geri çekildim. "İhtiyacımı giderdiğiniz için teşekkürler ekselanları." yapmacık bir şekilde önünde eğildim. Kahkaha attı.

"Hadi gel, etler kendi kendine kızarmayacak." kapıdan çıktığında peşinden gittim. Eğer Harry ile yaşayacaksam yemek yapmayı öğrenmem gerekiyordu. Sonuçta hep ondan bekleyemezdim.

Üniversiteyi kazandıktan sonra Harry ile annemlerin yanına gittik. Onlara ilişkimizden ve planlarımızdan bahsettik. İlk başta biraz çekingen dursalarda daha sonra fikrime ve tercihlerime saygı duyarak hoşgörüyle karşıladılar.

Ardından bir hafta sonra bütün eşyalarımla Harry'nin dairesinde buldum kendimi. İlk işimiz onun küçük yatağı yerine mobilyacıya gidip koca bir yatak almak olmuştu. Hoş, sadece bir köşesinde, sarmaş dolaş yatıyorduk.

Diğerlerine gelecek olursam: Niall ve Monica'da bizim gibi Londra'da bir eve çıktılar. Zayn ise tek başına yaşamak için bir daire kiraladı. Ancak geçenlerde biraz bahsettiğine göre Liam ziyaretine geliyormuş.

"Nereye daldın Lou." elindeki tavayla bana masum masum bakan sevgilime baktım. "Sadece olanları, buraya nasıl geldiğimizi düşünüyordum." gülümsedi. Ocağın altını kapatıp yanıma geldi. Dudaklarıma tatlı bir öpücük kondurup musluğa gitti. "Bunu ara sıra ben de düşünüyorum."

•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•

"Ahh, Louis! kalk üzerimden." kahkaha attım. Sinirli olmasına rağmen bebek gibi görünen adama baktım. Aşağıya düşmüş alt dudağı ve hafif çattığı kaşlarıyla çok sevimli duruyordu.

"Ellerini sakın bir yere sürme." gözlerinin içine bakarak parmaklarımı emdiğimde çatılan kaşları gevşedi.

Birlikte film izlemeye karar vermiştik, ancak daha yarısına geldiğimizde ben bütün cipsleri yemiş, üstüne uykum geldiği için Harry'e dadanmıştım. Sürekli boynunu dişliyor, üzerine yatıyordum.

Koltuktan ayağa kalkarak beni kovalamaya başladı. "Hiçbir yerde yağ lekesi görmeyeceğim Tomlison." lavaboya doğru koştum. Eğer ellerim biraz daha yağ içinde durursa belli ki bu kıvırcık beni dövecekti.

Suyu açarak ellerimi yıkamaya başladım. O sırada Harry de lavaboya girmiş, ellerini beline koymuş bir vaziyette beni izliyordu. "Yıkıyorum." dedim gülmeye devam ederken.

"Görüyorum." dedi. Yüzünde oluşan ufak gülümsemeyi saklamaya çalışarak.

Ellerimi güzelce yıkadıktan sonra havluyla kuruladım. Hâlâ aynı pozisyonda olan adama dönerek ellerimi havaya kaldırdım. "Oldu mu?"

Öne doğru eğilip ellerimi inceledi. "Oldu." dudağıma sert bir öpücük bırakıp geri çekildiğinde şaşkınlıktan kaşlarım yukarı kalktı.

"Hadi filmi bitirelim. Sonra uyuruz." deyip bana arkasını dönen adamın peşine takıldım. Bir anda sırtına atladığımda dengesini kaybetti ve düşecek gibi oldu. Ancak son anda toparlanabildi. "Louis..." kahkaha atmaya başlayınca ona katıldım.

Ben sırtındayken salona ilerledi. Koltukların olduğu kısma gelince de beni yavaşça koltuk ile buluşturdu. "Bu sefer cidden bitiriyoruz, tamam mı?" hızlı hızlı kafamı olumlu anlamda salladım.

Ancak anlaşılan gece film bitmeceden uyuyakalmışım ki, sabah gözlerimi yatağımızda, Harry'e sarılır bir vaziyette açtım.

Equatorial Line | LS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin