Medya: Haşmetli Niall. Bölümü "Bend The Rules" dinleyerek yazıyorum. Kimse aşkımızı sorgulamasın. ❥❥
Ayrıca Louis'nin konserine gidemeyecek olmam yüreğimi deşiyor...
"Bir şey unutmadınız değil mi? Bakın ta İspanyalara gidiyorsunuz getiremem de." önümdeki endişeli çakma sarışına baktım. Aynı soruyu defalarca sormuştu.
"Bir kez daha söylüyorum Ni. Hiç bir şeyi unutmadık." kelimlerin üzerine basa basa söylediğim için gözlerini devirdi. Harry evden ayrılmadan önce her şeyi kontrol ettiğinden dolayı bu konuda en ufak endişem yoktu.
"Merak etme Niall, arkadaşına çok iyi bakacağım." Niall'ın suratında yan bir sırıtış oluştu. "Ona ne şüphe."
İkisini sabah, evden ayrılırken ayak üstü tanıştırdım. Birbirlerini sevdiler mi bilmiyorum ama negatif bir ortam da oluşmamıştı.
Uçağımız anons edilirken Niall üzerime atlayarak bana sımsıkı sarıldı. Arkamdaki sandalyeler olmasa az daha yere kapaklanacaktım.
"Gidebilmem için beni bırakman gerekiyor Niall." Harry'e kaçamak bir bakış attım. Gülümseyerek bizi seyrediyordu.
Niall beni istemeye istemeye bıraktı. Güzel mavileri dolmuştu. "Biraz daha duygusallaşırsan gitmeyeceğim." dediğimde hızla gözlerini sildi. "Özür dilerim. Bu kadar abartmamam gerekiyor biliyorum." burnunu çekti. "Her neyse, size iyi tatiller. Ben yemeklerime ve televizyon programlarıma geri döneyim."
Ona son bir kez daha sarıldım. Bana bu denli değer vermesi onun gerçek dostum olduğunu bir kez daha hatırlattı bana. "Görüşürüz Ni."
Uçağı kaçıracağımızı fark edince koşarak pasaport ve bilet kontrolüne girdik. Ardından bavullarımızı da bıraktık.
Uçağa bineceğimiz vakit içimde tuhaf bir hüzün oluştu. Harry bunu fark etmiş olacak ki elini omuzuma koydu. "Sorun nedir?"
Koltuklarımıza oturduktan sonra yeşillerine bakarak cevap verdim. "Sevdiğim herkes burada. Ailem, arkadaşlarım... Tuhaf hissettiriyor."
Eğilip burnunu burnuma sürttü. "İlk defa yurtdışına çıktığın için bu şekilde hissediyorsun. Ama normal olan da bu zaten. Ben de ilk seferimde tuhaf hissetmiştim." hostes yanımıza gelerek bizi kemerlerimiz konusunda nazikçe uyardı.
Önemli uyarılar yapılmaya başlanınca bütün dikkatimi oraya verdim.
Nihayet bütün o konuşmalar bittiğinde Harry'e döndüm. Büyük elini tuttum ve kocaman gülümsedim. "Teşekkürler Harold."
"Önemli değil meleğim." cam kenarında oturan bendim bu yüzden bana doğru eğilerek cama parmağını koydu. "Bulutlara baksana." onun bu çocuksu neşesi beni de sevindirdi. Gözlerimi yüzünden çekmeden "Harika görünüyor." dedim. Gösterdiği yere bakmadığımı fark edince bana doğru döndü. Böylece burun buruna gelmiş olduk.
Yanakları hafifçe kızardı. "İnsanlar olmasa şu an seni öperdim." diye fısıldadı. Ardından geri yerine yerleşti.
O an gerçekten onu öpmek istediğime karar verdim. Yani o benim sevgilimdi değil mi? Onu istediğim zaman öpebilirdim.
Kemerimi çözdüm ve ayaklanırken kulağına eğildim. "Tuvalette olacağım." yüzünde komik bir şaşkınlık ifadesi belirdi.
Hızlı adımlarla uçağın ufak tuvaletine girdim. Kapıyı bilerek kilitlemedim. Klozetin kapağını kapatıp Harry'nin beni anlamış olduğunu, yanıma geleceğini umdum.
Birkaç dakika sonra kapı yavaşça açıldı. Uzun, kıvırcık saçları ve zümrüt yeşili gözleri görür görmez ayağa kalktım. Onu ilk defa öpecekmişim gibi bir his kapladı vücudumu. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Equatorial Line | LS
FanfictionHarry Styles, bir coğrafya öğretmeni. Louis Tomlinson ise eğlenmek isteyen yaramaz bir öğrenci. Toplinson 🛐