Yirmi Sekiz

575 92 72
                                    

Bu fotoğrafı belki daha önce de atmışımdır bilmiyorum ama bendeki yeri o kadar farklı ki size anlatamam...

Yaklaşık 1 buçuk yıl sonra...

"Açıyorum." oturduğum sandalyede huzursuzca kıpırdandım. "Aç artık Lou. Meraktan çatlayacağım." Harry, hemen eğilmiş bir şekilde yanımda duruyordu, en az benim kadar o da heyecanlıydı. Çünkü bir tık bütün hayatımızın yönünü belirleyecekti belki de.

Derin bir nefes verdim. Artık kaçmanın bir anlamı yoktu. Ya istediğim üniversiteyi kazanmıştım ve Harry ile Cambridge'de birlikte yaşayacaktık ; ya da kazanamıştım ve kim bilir hangi üniversiteye gidecektim.

Sol tıkladım. Önümüze koca beyaz bir sayfa açıldı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibiydi. Harry'nin de heyecandan yanakları kızarmıştı.

Korkuyla mavilerimi siyah yazıların olduğu bölgeye çıkardım. Öyle korkuyordum ki Harry'den ayrı daha fazla gün geçireceğim diye...

"Aman Tanrım Louis! Kazanmışsın!" Harry dikleşerek ellerini ağzına götürdü. Anında yeşilleri doldu.

Haberim olmadan ağzım açıldı. Az önce korkuyla atan kalbim şimdi heyecan ve mutlulukla atıyordu. Oturduğum yerden hızla kalktım. Hiç düşünmeden yanımda duran sevdiğim adamın üzerine atladım. Kollarını boynuna doladım ve beni bacaklarımdan tutup kucağına almasını sağladım.

"Kazandım!" diye haykırdım ona sımsıkı sarılırken. Düşündüğümden daha fazla rahatlamıştım. "Yapabileceğini biliyordum." büyük ellerini enseme atarak oradaki saçlarımı okşadı.

Yüzümü boynundan çekerek kızarmış olan yanaklarına öpücükler kondurdum. "Çok mutluyum." dişlerimi göstererek gülümsedim. Hemen ardımdan Harry'de gamzelerini belirterek gülümsedi.

Dudaklarına tatlı bir öpücük kondurduktan sonra kucağından indim. "Çocuklara da haber vermemiz gerekiyor."

Telefonun bulunduğu masaya doğru koştum. Rehberden Niall'ın adını buldum ve üzerine tıkladım. Onun da hangi üniversiteyi kazandığını merak ediyordum açıkcası.

"Hey, Louis!" sesi neşeli geliyordu. "Kazanmışım Niall!" ancak koca bir sessizlik oluşunca suratımdaki gülümseme yavaş yavaş söndü. "Hey, sorun ne?" bir süre daha sadece nefes sesleri duyuldu ama ardından "Londra'yı kazanmışım!" diye bir çığlık kulaklarımı istila edince telefonu kulağımdan çekmem gerekti.

"Bu harika!" dedim bir yandan Harry'e dönerken. "Şimdi Zayn'i aramam gerekiyor."

"Dur! Zayn'den haber alınca bana tekrar dön. Bunu kutlamamız lazım."

"Tamam. Haber alır almaz döneceğim." telefonu kapatıp Harry'e döndüm. "Kazanmış."

"Çok sevindim." gülümseyerek bana yeşil yeşil baktı. "Acaba Monica nereyi kazandı. Niall aynı üniversitede okumalarını çok istiyordu." dediğinde bir süre düşündüm. "Bence o da istediği yeri kazanmıştır, yani Niall'ın gideceği ünibersiteyi. Biliyorsun, o zeki birisi." kafasını sallayarak beni onayladı.

Zaman kaybetmeden Zayn'i de aradım. "Selam Zayn."

"Louis! Kazanmışım! Londra...!" ikinci kez kulak istilası yedikten sonra gülümsedim. "Bu çok güzel bir haber Zayn!"

"Oh ve- ve Liam yanımda." sesi az öncenin aksine kısılmıştı. "Sonuca birlikte baktık ve- o şey..." diye kekelediğinde neler olduğunu az çok tahmin ettim. "Beni öptü."

"Awww bu çok şirin." hopörlere aldığım için her şeyi Harry de duyuyordu.

"Ama yanaktan!" diye bağırdığında Harry ile birlikte kahkaha attık. "Emin ol bu daha sevimli Zayn." dedi Harry hâlâ gülerken.

Zayn ile kısaca vedalaştım ve Niall'ın kutlama fikrinden bahsettim. Hoşuna gittiği söylenebilirdi.

"Sırtımdan koca bir yük kalkmış gibi hissediyorum." telefonu masaya bıraktım. Ardından üzerine çıkarak oturdum. Şimdi Harry ile boylarımız eşitlenmiş sayılırdı.

"Kutlama için Niall'ı aramayacak mısın?" önümdeki adamı bacaklarımla dibime çektim. "Arayacağım." alnımı alnına yasladım, ellerimi beline sardım. "Ama önce bana ufak bir hediye vermeni istiyorum." nefesim yüzünü yalarken gülümsedi.

°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°

"Gerçekten Niall..." dedi Zayn homurdanarak. "Kutlama için bara gelmemiz şart mıydı?" yanındaki Liam'a gözleri kaydı. İri yapılı adam kim bilir kaçıncı bardağını içiyordu.

"Değil mi?" dedi Monica pipetinden bir yudum alırken. "Ona ufak ve sevimli bir kutlama yapalım dedim ama beni dinlemedi." tahmin ettiğimiz gibi Monica'da Niall ile aynı üniversiteyi kazanmıştı.

"Amma söylendiniz. Büyük adam olduk artık biz, kutlamalarımızı böyle yerlerde yapmalıyız." dedi ve önündeki bardağı kafasına dikti. Zayn, göz devirirken Monica, endişeyle sevgilisine döndü.

"Uykum geldi." Harry koltukta aşağıya kaydıktan sonra kafasını omzuma koydu. Biraz sarhoş olmuştu anlaşılan. "Eve gidelim mi?" diye sorduğumda alt dudağını büzük bir bebek gibi kafasını salladı. Dayanamayıp ellerimle çenesini kavradım ve dudaklarına sert bir öpücük kondurdum.

Gülümsedi. Kollarını boynuma atarak ikimizi de hızla bar koltuğuna devirdi. Üzerimde yatan adama sırıtarak baktım. "Oi oi! Yavaş olun, biz de varız burada." dedi Niall bir yandan gülerken.

"Yapabilen var yapamayan var." dedi Liam Zayn'e bakarak. Zayn anında kızardı ve kafasını başka yöne çevirdi. Anlaşılan ikisi arasında bir şeyler yaşanmıştı.

"Lou..." boynuma sürtülen dudaklarla dikkatim tekrar üzerimdeki uzun saçlı prense yöneldi. "Efendim güzelim." dediğimde sırıttı. "Eve gidelim mi?" sesi alkolden dolayı derinleşmişti.

"Gidelim." üzerimden kalkarak saçlarını düzeltti. Ardından ayağa kalkıp ellerini hızla masaya koydu. "Biz eve gidiyoruz. Ardından da se-" ne diyeceğini anlayıp hızla elimle ağzını kapattım. "Uyuyacağız." gözlerimin kocaman olduğuna emindim. Niall ve Zayn alttan alttan sırıtıyorlardı. Liam ise Zayn'e bakmakla meşguldü.

"Görüşürüz öyleyse. Biz de birazdan kalkarız zaten." Monica hafif sarhoş olmuş mavi gözlü sevgilisine döndü. "Değil mi Niall?" Niall hızlı hızlı kafasını aşağı yukarı salladı. Ardından Monica'nın yanağına sulu bir öpücük bıraktı. Yeşil gözlü kız anında kızarırken Niall kollarını ona dolamaya çalışıyordu.

Bir taksi tutup evin adresini söyledim. Yol boyunca Harry omzumda yatmış, arada boynuma huylanmama neden olan öpücükler bırakmıştı.

Anahtarı yerine koyarken salona doğru paytak adımlarla ilerleyen sevgilime seslendim. "Yarın sabah erken kalkacaksın." beni takmadan koltuğa oturdu. "Harry, duyuyor musun?" ben, ona doğru ilerlerken o, üzerindeki gömleğin düğmelerini açmaya başladı ve dövmelerle kaplı göğsünü sergiledi.

Tam önüne geldiğimde beni kolumdan tutup koltuğa oturttu. Hemen sonra üzerime çıkarak tam aletimin üzerine oturdu. "Uyuyacağım. Ama önce yapmamız gereken bir iş var." kulağımın altından boynuma doğru diliyle bir çizgi çekti.

Hiçbir şey yapmadığımız halde şimdiden nefesi hızlanmıştı. "Harry, sarhoşsun." onu ellerimle omuzundan hafifçe ittirmeye çalıştım. "Hayır, değilim!" diye bağırarak somurttu. "Değilim Lou!" bir anda ağlamaya başlayınca ne yapacağımı bilemedim.

"Neden ağlıyorsun? Ağlama Harry." ellerim yanaklarına gitti. Göz yaşlarını parmaklarımla sildim. "Ağlama güzel prensim." dediğimde hıçkırıkları azaldı.

Elimle boynundan tutarak kafasını omzuma koydum. "Tamam." dedi boğuk sesiyle. "Ama beni öpersen." dediğinde gülümsedim.

Boynuna güzel bir öpücük kondurdum. Ardından saçlarını okşayarak uyumasını bekledim.

Equatorial Line | LS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin