Altı

1.2K 152 204
                                    

Bir buçuk haftadır Styles ile konuşmuyordum. Ne mesajlarda ne de okulda. Dersinde uyumama bile ses çıkartmıyordu artık. Aslına bakılırsa buna sevinip rahatça uyumam gerekirdi fakat vicdanım rahat bırakmıyordu beni.

Bugün son dersimiz coğrafyaydı. Vicdanım ve beynimle bir olup bir karar aldım. Bu ders uslu, terbiyeli ve çalışkan bir öğrenci olacaktım. Evet, kesinlikle öyle yapacaktım.

Stres yaptığımdan dolayı sürekli susuyordum. Şişemden koca bir yudum aldığım sırada bordo renkli gömleği ve dar paça siyah pantolonuyla Styles sınıfa girişini yaptı. 

"İyi günler çocuklar." öğretmen masasına kitaplarını bıraktı. Gözlerini sınıfta gezdirdi. Tam sandalyesine oturacağı sırada yeşilleri beni buldu. Birkaç saniye şaşkınca bana bakınca ne yapacağımı bilemeyip gülümsedim. Şaşırmasını anlıyordum çünkü genellikle o gelmeden önce kafam sıraya gömülmüş oluyordu.

"Bugün Dünya'nın hareketlerini işleyeceğiz." deftere bir şeyler yazıp ayağa kalktı. Çantamda getirdiğim tek defteri çıkardım. Çalışkan görünmem gerekiyordu.

Eline bir tahta kalemi almış olan coğrafya öğretmenim beyaz alana 'Yörünge' yazdı. Yazısı biraz dağınık olmasına rağmen sevimliydi. Ya da bana öyle geliyordu.

"Ne demek olduğunu bilen var mı?" sınıftan çıt çıkmayınca ağzını açacaktı ki elimi kaldırdım. Öğrenciler de dahil olmak üzere sınıftaki herkes bana bakıyordu. "Tomlinson." dedi nihayet şaşkınlığını atabilen Styles.

Ayağa kalkıp dün gece okumuş olduğum, kırk beşinci sayfada yer alan ilk terimi ezbere okudum. "Yörünge: Dünya'nın güneş çevresine dönerken izlediği yola denir." sınıftan hala çıt çıkmazken yerime oturdum. Styles söylediğim terimin aynısını yazıp bana döndü. "Aferin." küçük bir sırıtış yollayıp kafamı eğdim.

Birinci ders bittiğinde not aldığım defteri kapattım. O sırada onun sert sesini duydum. "Tomlison, çıkışta yanıma gelir misin?" gözlerim irileşti. Ne diyecekti? Kızacak mıydı? Fazla panik yapıyordum, belki de sadece bu halimi beğendiğini söyleyecekti.

Ben bütün vücudum gerilmiş bir şekilde otururken yanımdaki adını unuttuğum -sadece hatırlamak istemiyordum.-  oğlan bana döndü. "Ona çok tuhaf bakıyorsun." gözlerimin irileşmesini son anda engelledim. "Ne demeye çalışıyorsun?" ona gerçekten tuhaf mı bakıyordum? Nasıl?

"Sanki elinde olsa adamın üstüne atlayacakmışsın gibi." bunu iyi anlamda mı söylemişti yoksa kötü anlamda mı? Kafamda bir sürü soru oluşurken sakin tavrımla cevap verdim ukala olana. "Ben herkese öyle bakarım."

"Bana öyle bakmıyorsun, ama bakabilirsin." göz kırptığında sinirlendim. Bu yavşak çocuk fazla oluyordu. Bir küfür savurup telefonumu karıştırmaya başladım.

İkinci derste ilk ders gibi geçti. Terim soruyordu, kimse cevap vermeyince el kaldırıp terimi açıklıyordum ve Styles da aynısını beyaz tahtaya geçiriyordu. 

Çıkış zili çaldığında fazla heyecandan ellerim titremeye başladı. Yanımdaki oğlan bana ters ters baktıktan sonra sınıfı terk etti. 

Eşyalarımı toparladıktan sonra ayaklandım. Styles'ın odası bir üst kattaydı. Adımlarımı sıklaştırıp merdivenleri ikişer ikişer çıktım. Ben kapının önüne geldiğimde okul çoktan boşalmış olmalıydı.

Ahşap kapıyı çalıp çalmamak arasında giderken birden açıldı. Bir adım geri atıp benden uzun adama baktım. "İçeri gel." dedi. Suratında donuk bir ifade vardı. İçeri girip kapıyı kapattım.

Eliyle masanın önündeki sandalyelerden birini gösterdi. Sırt çantamı kucağıma alıp gösterdiği yere oturdum. "Sizi dinliyorum Bay Styles." dedim. Rahatmış gibi görünüyordum fakat işin aslı hiç de öyle değildi.

"Bugünkü çaban hoşuma gitti." en son uydurduğum teorim tutunca rahat bir nefes verdim. "Önceden yaptıkların hiç hoş değildi, bunu biliyoruz." yeşillerini gülümseyen suratıma dikti. "Ancak geç olsun güç olmasın değil mi?" sandalyesine yaslandı. Belli ki bir cevap bekliyordu. Özür dilemem gereken yer tam olarak burası mıydı?

Yalandan boğazımı temizledim, sandalyede kıpırdadım. "Ben... yaptıklarım için özür dilerim Bay Styles." ona şu an nasıl baktığımı bilmiyorum. Umarım beni affeder.

"Pekala, seni affediyorum." masaya eğilip ellerini birleştirdi. Dişlerimi göstererek güldüğüm sırada araya o sert tonu girdi. "Fakat bir daha yaramazlık yaparsan kendini okulun kapısında bulursun." 

Kafamı sallayıp ona böyle bir şeyin tekrarlanmayacağını söyleyecektim ki kapı son hızla açıldı. "Harry!" Bayan Angel dekolteli, kısa, siyah elbisesiyle odaya daldı. Beni görünce suratı düştü. "Ve Louis." bu kadın neden benimle konuşurken resmiliğini indiriyordu? Resmiliği bir kenara koyması gereken asıl kişi yanımdaki bu uzun saçlı adamdı. 

"Angel. Hangi rüzgar attı seni buraya?" belki de bana öyle geliyordu ancak Styles rahatsız olmuş gibiydi. Bayan Angel kapıyı kapattıktan sonra izin bile almadan karşımdaki boş sandalyeye oturdu. Ona bu hakkı kim veriyordu? Yumruklarımı sıktığımı kimsenin görmemesini diledim.

"Kahve içmeye gitmek isteyip istemeyeceğini soracaktım." masaya eğildiğinde mavilerim irileşti. Bu kadın bildiğimiz Styles'a kur yapıyordu. Yumruklarımı öyle sıkmıştım ki tırnaklarım yumuşak derime iz bırakmaya başlamıştı.

Geri çekildi Styles. "Üzgünüm, Louis ile İspanyolca çalışacağız." gözlerime baktığında bunu pot kırmamam için bir uyarı olarak algıladım. 

Angel bana bakıp göz devirdi. "Pekala, madem müsait değilsin..." ayağa kalkıp kapıyı açtı. "Gideyim ben." zahmet olacak!

Angel gittiğinde onun gözlerine baktım. "İspanyolca mı biliyorsun?" bunu gerçekten merak etmiştim.

Kafasını olumlu anlamda salladı. "Evet, üniversitede dersini almıştım." bu adama hayranlık duymaya başlamıştım sanırım.

"Bana da öğretir misin?" dedim. Aslına bakılırsa dili öğrenmesem de sorun olmazdı. Ancak bir anda içimden bir ses bunu yapmam gerektiğini söylemişti.

Kaşları yukarı kalkınca teklifimi reddeceğini sandım. "Neden olmasın?" deyince ise endişem tamamen yok oldu. "Ne zaman başlamak istersin?"

"Yarın?" dedim fazla istekli görünmediğimi ümit ederek. 

"Nerede?" cidden itiraz etmeyecek miydi? 

"Bilemiyorum. Siz nerede olmasını istersiniz Bay Styles?"

Hikaye hakkındaki görüşlerinizi yazın bakalım. ♡

Equatorial Line | LS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin