Medya: Aşırı duygusalım.
Oy sınırı +60
Yorum sınırı +150Yaklaşık bir buçuk hafta sonra bir bacağımdaki alçı alınmış olarak taburcu edildim. Hafızamın neredeyse yarısı yerine gelmişti. Buna annem ve kız kardeşlerim de dahil.
Anneme onu hatırladığımı söylediğimde yüzünde oluşan ifade ve duygu patlaması yaşaması beni hâlâ hem gülümsetiyor hem de duygusallaştırıyor.
"Niall, canım arkadaşım, aynı soruyu iki dakika önce de sordun." dedim elinde tepsi bulunan çakma sarışın arkadaşıma dönerek. Her ne kadar annem eve gelmemi söylese de ben burada daha hızlı iyileşeceğime inanıyordum.
"Neden öyle diyorsun Lou? Arkadaşın seni düşünüyor." Harry yanımdaki boş alana oturdu. Bir eliyle uzamış olan kahverelerimi arkaya doğru taramaya başladı.
Derin bir nefes verdim. "Haklısın." ayakta dikilen mavi gözlü dostuma döndüm. "Özür dilerim Ni. Senin gibi bir arkadaşım olduğu için çok şanslıyım. Bazen nankörlük yapıyorum." anında Niall'ın yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. "Önemli değil Louis. Sen iyi ol yeter." neredeyse koşarak mutfağa geçti. Onun bu sevimli haline Harry ile birlikte kıkırdadık.
Niall gidince yanımdaki prense döndüm. Evet, o benim prensimdi. Uzun, kıvırcık saçları ve zümrüt yeşili gözleriyle, özellikle de o sıcacık ve sevgi dolu kalbiyle kesinlikle benim prensimdi.
"Söylediğim gibi Harry, evine gidebilirsin. Niall burada." saçlarımı okşamaya devam etti. Eğilerek küçük burnuma tüy gibi bir öpücük kondurdu. "Biliyorum. Ama yanından ayrılmak istemiyorum. Zaten iki gün sonra iznim bitiyor. İzin ver de o zamana kadar yanında kalayım."
"Pekala." zaten onun yanımdan gitmesini istemiyorum, o yüzden üstelemeyeceğim. Asıl korktuğum şey benim yüzümden yorgun düşmesiydi.
Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecektim ki Niall koşturarak tekrar yanımıza geldi. "Evde krema kalmamış, ben markete kadar gidip geleceğim." koltuğu da geçerek girişe yöneldi. Bir çırpıda beyaz converslerini giydi ve ikimize de öpücük atıp kapıyı kapadı.
"Niall gerçekten seni önemsiyor." Harry'e baktığımda gözleri dış kapıdaydı ve gülümsüyordu. "Evet." dedim. Niall dünyada başıma gelen en güzel şeylerden biriydi.
"Sen ne diyecektin?" dedi Harry. Saçlarımla oynamayı bırakıp oturuşunu düzeltti. "Aslında önemli bir şey değildi." gözlerine baktım. "Hastanedeyken her rüyamda mutlaka senin de bulunduğunu söyleyecektim." gerçekten de öyle olmuştu. En azından bir anlığına bile olsa onu görmüştüm.
Dişlerini göstererek gülümsedi. Yanaklarımı elleri arasına aldı. Dudaklarım büzülmüştü. "Çok sevimlisin Lou." gülmek istedim ama yanaklarımdaki büyük eller buna müsaade etmiyordu.
Eğilerek büzülmüş dudaklarıma sert bir öpücük bıraktı. "Sen her o güzel aksanınla konuştuğunda, özellikle de bizim hakkımızda, seni böyle öpesim geliyor." hayvan gibi sıratasım vardı ama dediğim gibi yapamıyordum.
Zar zor "Sono sovoyorom." demeyi başardım. Tabii harfler düzgün çıkmamıştı ağzımdan. Bu Harry'nin daha fazla hoşuna gitmiş olacak ki beni tekrar öpmeye başladı.
Refleks olarak kollarımı boynuna doladım ve onu kendime çektim. Ellerini nihayet yanaklarımdan ayırdı. Bu sefer belimde gezdirmeye başladı. Hissettiğim sıcaklık ve zevk ile hafifçe inledim.
Dilim ağzının her köşesini talan etmeye devam ederken Harry de kendinde geçmiş durumdaydı. Beni kucağına almak için bir hamle yaptığında bacağımda hissettiğim acıyla dudaklarım dudaklarından ayrıldı ve neredeyse çığlık attım.
"Louis! Özür dilerim." benim için telaşlanan adamın suratına baktım. Kaşları üzüntüyle çatılmış, dudakları öpüştüğümüzden dolayı kızarmıştı.
Acı hemen geçmeye başladı ama Harry elbette bunu bilmiyordu. Uzanarak onu tekrar öpmeye başladım. Ama bu sefer öpücüğümüzü bölen şey bir sesti. "Hey hey! Aile var burada." sesin geldiği yöne baktığımda Niall ve Monica'yı gördüm. Niall elindeki poşetlerle ayakkabılarını çıkartırken Monica'da kahkaha atıyordu.
Onlar yanımıza gelmeden hemen önce Harry kulağıma eğildi ve fısıldadı. "Gece devam ederiz, hm?" yeşillerine bakarak gülümsedim.
"Yolda gelirken Monica'ya rastladım." sarışın arkadaşıma baktım. Sanırım koşmuştu çünkü kıpkırmızıydı. "Çat kapı geldiğim için özür dilerim." dedi Monica mahcup bir şekilde.
"Önemli değil, hoşgeldin." gülümseyerek yeşil gözlü kıza baktım. "Öyleyse biz mutfağa geçiyoruz. Siz de lütfen yiyişmeyin." Niall Monica'nın elini tutarak onu mutfağa soktu.
"Niall kıpkırmızıydı." sırıtan sevdiğime baktım. "Yani?" bana şaşkınca baktı. "Yani mi? Anlasana Louis. Sanırım Monica onu öpmüş ya da onun gibi bir şey." dudaklarım aralandı.
"İlk zamanlar sen de öyleydin." uzun boylu adama omuz attım. "Benimle sakın dalga geçme." işaret parmağını bana uzatarak beni uyardı. Ama ciddi olmadığını biliyordum çünkü gülüyordu.
Kahkaha atmaya başladım. "Sakin ol, geçmeyeceğim. Sadece hatırlatmak istedim." eskiye nazaran daha az kızarıyordu ve kızardığı anlar çok sevimli oluyordu.
Aklıma bir şey gelince tekrar kahkaha atmaya başladım. Harry anlamaz gözlerle bana baktı. "Ne oldu?" kahakahalarımın arasında, "Aklıma ilk seviştiğimiz zaman geldi." dedim. "Banyoya gideceğimiz zaman üzerine yorganı almıştn." görüntüler gözümün önüne gelince kahkaham daha sesli bir hâl aldı.
"Louis! Hani dalga geçmeyecektin." kaşları çatılan adama kahkaha atarak döndüm. Parmaklarını karnıma uzatarak beni gıdıklamaya başladı. "Çok haylazsın." nefesim kesilerek gülmeye ve Harry'e direnmeye çalıştım.
"Neler oluyor?" Niall eli yüzü krem şanti olmuş bir şekilde mutfaktan çıktı. Monica'da arkasında belirdi. Harry beni biraz daha gıdıkladıktan sonra serbest bıraktı. Rahat bir nefes aldım.
"Arkadaşın yaramazlık yapıyor." belli ki bana uzun süre trip atacaktı. "Ne gibi bir yaramazlık?" Niall'ın gözleri parlamaya başladı. Monica ona şaşkınca döndü.
Harry ile birbirimize baktıktan sonra bir anda Niall'a döndük. "Niall!"
Hellüüü. Nasılsınız?
Okullar açıldı ve pek iyi olduğum söylenemez.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir. <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Equatorial Line | LS
FanfictionHarry Styles, bir coğrafya öğretmeni. Louis Tomlinson ise eğlenmek isteyen yaramaz bir öğrenci. Toplinson 🛐