•5•

3.7K 426 262
                                    

Her zaman ki gibi çooook teşekkür ederek başlıyorum.

Çikolatalı süt ile başlayalım.

Keyifli okumalar:)

•••

"Önce etrafı dinlemelisin. Hayvanın sesini duyduğun yöne doğru yavaşça ilerlemelisin. Seni görmeden, son hızla ve temkinli bir şekilde üstüne atlayıp boynunu ısır. Boynunu ısırırsan sana saldıramaz ve bir süre sonra ölür. Kanı nasıl içmen gerektiğini de söylememe gerek yoktur umarım."

Minho Jeongin'i avlanması için çıkartmıştı. Nasıl yapması gerektiğini anlatmıştı. Jeongin gergindi.

"Hey, gergin olma. Eğer halledemezsen yanında olacağım."

"Gergin değilim ki."

"Çok güzel rol yapıyorsun ama gözlerin seni ele veriyor."

Jeongin içinde. gözlerinin neden böyle olduğuna dair hem konuşup hem söverken, Minho etrafı dikkatle dinliyordu.

Minho sesin olduğu tarafa koşarken, Jeongin de peşinden koştu.

Minho gördüğü kurda sırıtarak oraya doğru koşmaya başladı. Avın üstüne atlayıp, boynunu ısıracakken birşey farketti. Kafasını kaldırıp kurda baktığında onun Jisung olduğunu gördü. Jisung dönüştüğünde sırıtarak Minho'ya bakıyordu.

"Geçen gece beni yiyeceğini söylemiştin ama bunu ormanda yapacağını bilmiyordum."

Jeongin gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

Minho altındaki bedenin söylediklerine utanıp, ayağa fırladı.

Jeongin'e bakarak söylendi.

"Bakıyorumda yeşilden pembeye döndün."

Jeongin kafasını eğdi.

"Karışma çocuğa."

Jisung'a bakıp gülümsedi. Karşılığında da sıcak bir tebessüm kazandı.

Az ilerde gördüğü avla duraksadı. Susuzluk kafasına vurmuştu. Avına koşmaya başladı. Üstüne atlayıp boynunu ısırdı.

İşi bittiğinde geri çekildi. Enerjik hissediyordu. İnsan kanından bir farkı yoktu. Eskiden insanlara zarar vermek istemediği için onu alıkoyan vampir bardak ya da şişe gibi şeylerde getiriyordu. O da ölmemek için içiyordu. En azından zarar vermiyorum diye düşünüyordu.

Şimdi rahatça avlanabilirdi. Minho ve Jisung'da avlandıktan sonra biraz oturmaya karar verdiler.

Çayırda öylece otururlarken Jisung aklına gelen şeyi Jeongin'e sordu.

"Jeongin, geçen gün göz rengin mordu. Mor ne anlama geliyor?"

Jeongin ne zaman diye düşündü? Hyunjin'e bakarken görmüşler miydi? Söylesemiydi? İçinden bunlar geçerken İ.N 'nin sesi duyuldu.

"Jeongin, bu kadar fazla düşünce beni rahatsız ediyor. Söyle kurtul. Zararı yok ya."

Jeongin bir süre sonra konuştu.

"Aşık olduğumda."

Minho ve Jisung'un gözleri yuvalarından fırlayacak gibi açılmıştı. İkisi de aynı anda sormuşlardı.

"Kime?"

"Şey... sanırım Hyunjin."

Utanmıştı. Orada dakikalarca bu konu hakkında konuştular. Minho ve Jisung Jeongin'e Hyunjin'den bahsettiler. Jeongin de onları dikkatlice dinledi.

40 dakikanın sonunda Jeongin bazı sesler duydu. Evlerinden geliyordu. Mutluluk ama bir o kadar da endişe doluydu.

"Eve gitmeliyiz!"

Hepsi birlikte evlerine doğru koştular.

Eve geldiklerinde fark ettiler ne olduğunu. Seungmin uyanmıştı fakat başka bir sorun vardı.

Chan Seungmin'i istiyordu. Kanının kokusu kadar onun kendi kokusu da Chan'ı delirtmeye başlamıştı.

Evlerinde bir oda vardı. O odada ne kadar güç kullanırlarsa kullansınlar çıkamazlardı.

Chan güçleri olsa da buradan çıkamayacığını biliyordu. Bu sefer zarar vermeyecekti. Veremezdi zaten. Ama o kokuyu yanı başında istiyordu.

Hyunjin Jeongin'e baktığında gözlerinin mavi olduğunu gördü. Korkuyordu. Jeongin narin ve hassas biriydi. Bu yüzden gidip ona sarıldı.

"Korkmana gerek yok. O odadan çıkamaz."

Jeongin,Hyunjin'in kokusuyla rahatlamıştı. Meyve gibi kokuyordu ve bu onu rahatlatıyordu. Karşısında ki beden daha fazla sokuldu. Hyunjin'in kolları arasında küçük kalıyordu.

Minho ve Jisung endişeli bir şekilde olacakları bekliyorlardı.

Öte yandan garip bir şekilde Changbin Felix'e yapışmış, bırakmak bilmiyordu. Kollarını ona sarmış, kafasını boynuna sokmuştu. Felix arada bir kurtulmaya çalışıyordu fakat nafileydi.

"Boşuna çabalıyorsun Felix."

"Ya bıraksana."

"Hayır."

Felix gözdevirdi. Ne kadar inat etse de onun sarılması ve bırakmaması hoşuna gidiyordu.

Seungmin Chan için gerçekten endişeleniyordu. Dayanamayıp Chan'ı kapattıkları odaya gitti.

"Bana zarar vermeyektir. Açın kapıyı."

Jisung cevap vermişti.

"Nerden bilebiliriz ki. Güçlerimi yok ve bir kez daha ceza yemek istemiyoruz."

Onun bu terslemesini Minho karşı çıkmıştı.

"Hayatım, nerden bilebilirdik ki herşeyin böyle olacağını. Üstüne gitme onların. Onlarda yeterince üzgün."

Jisung sevgilisinin tesellisiyle rahatlamış ve sakinleşmişti.

Bir süre sonra herkes bir yerde hazır bir şekilde bekliyordu. Kapıyı Jeongin açacaktı.

Minho onayladığında kapıyı açtı ve geri çekildi. Ancak Chan saldırmak yerine odadan sakince çıktı. Seungmin'i görünce hızla onun yanına koştu. Saldırmak yerine Seungmin'e sarılınca herkes şaşkındı.

Chan Seungmin'i doyasıya koklarken Seungmin de bu durumda iyi hissediyordu. Fakat hala boynunun acısı geçmiş değildi.

"Şey, boynum acıyor."

Chan bunu duyunca Seungmin'i kucağına alıp yatağına götürdü. Yavaşça onu yatağa yatırdı ve Hyunjin'den boynuna bakmasını istedi.

Hyunjin bakıp acımasının normal olduğunu söyleyince Chan rahatlamıştı.

Günbatımına kadar bu şekilde geçmişti. Chan Seungmin'le ilgilenmiş, Minho ve Jisung flört etmiş, Changbin Felix'e yapışmış, Hyunjin ve Jeongin de sohbet etmişlerdi.

Fakat güzel giden saatlerin sonunda beklenmedik birşey olmuştu.

Kurul kapıya dayanmıştı.

•••

Süt döküldü. Herneyse sevdiniz değil mi bu bölümü.

Woosan çiftini de ileride ekleyebilirim. Aklımda o da var yani. Bir de yeni changlix kurgusu geldi aklıma attım. Diğer fici final yapıp ona başlarım. Desteklerseniz sevinirim.

Siziii seviyoruum ve Stray kids ile kalın bebekleriim💖

-🌸-

Blood&Vampire Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin