46. HAYAL MEZARLIĞI

1.1M 44.2K 391K
                                    

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Ruhsal olarak yorucu bir bölüm ve epey uzun. Ara vererek okursanız daha iyi olur. Sevgiyle.

Keyifli Okumalar!

Şarkılar: XXXTENTACION, The Remedy For a Broken Heart
Duncan, Laurence, Arcade
Düş Sokağı Sakinleri, Hüzün Kovan Kuşu

Işık Sarca'nın güncesinden...

07.03.2021

İnsanı hayatından ve hayallerinden vazgeçirebilecek bir çok olay olurdu ama bir insanın hayallerini elinden alabilmek, öyle kolay değildi.

Küçüktüm, bir hayal kurdum, büyürken kimse görmedi ama ben o hayale tutundum.

Ve ilk hayalimi açtığım kişi, benim hayalimi elimden alan kişiyle aynıydı.

Rehabilitasyon merkezinde, karşımda otururken ona ağlayarak demiştim ki, "Bir gün anne olmak istiyorum, bütün kalbimle. Bir çocuğun gülümsemesi, benim hayatımın asıl ışığı olacak."

O hayalimi elimden alacağını bilemezdim ama demişti ki, "Senin anneliğin, bütün çocukların ışığı olur, Nil. Bundan vazgeçme."

Sonra bir oyun oynadı, herkesi parçaladı ama en çok beni yaraladı çünkü hayallerimi elimden aldı.

Şimdi önümde iki seçenek vardı: Gerçek bir intikam ya da doğru bir vazgeçiş.

Hangisini seçeceğimi bilmiyordum ama ona bakarken hızlanan kalbim artık nefretle de atmaya başlamıştı, bunu hissediyordum.

"Nil Göktepe"

Hayal kurmak insanı yaşatabilirdi ama bazen o hayallerin gerçekleşmeme ihtimali, belli bir zamandan sonra umutların çökmesine de neden olabilirdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayal kurmak insanı yaşatabilirdi ama bazen o hayallerin gerçekleşmeme ihtimali, belli bir zamandan sonra umutların çökmesine de neden olabilirdi.

Umut edemeyen bir insan, ne kadar süre yaşayabilirdi?

Kendimi, belli bir yaşıma kadar ne su, ne güneş ışığı olmadan ve toprağında filizlenmeden ama ölmeden de insanların basıp geçtiği bir bitkiye benzetiyordum, bir çiçek olarak bile adlandırmıyordum.

Büyümemiştim ama ölmemiştim de. Gökyüzüne doğru filizlenmemiştim ama toprağın altında da cesedim yoktu. Sadece varlığım vardı. Kuru toprağa alışmıştım, ışıksız yaşamaya ve belki de nefes almamaya.

Ne derlerdi bu bitkinin adına? Ben olsaydım bu imkansız bitkiye Saye derdim. Ne olduğunun farkında olmayan bir bitkiydim. Hatta çoktan ölmüş olduğumun bile farkında değildim çünkü bu yaşıma kadar Saye olduğumu bile bilmiyordum.

Umut etmek yoktu, hayal etmek yoktu, hayatı sevmek yoktu, sevilmek yoktu, aşk yoktu, arkadaşlık yoktu, şefkat yoktu, merhamet yoktu, hisler yoktu. Kendimi alıştırdığım kuru toprak değildi, itildiğim kuru toprağa alışmak zorunda kalmıştım.

SOKAK NÖBETÇİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin