28. GEÇ KALINMIŞ İTİRAF

766K 32.9K 181K
                                    

Keyifli Okumalar!               

Şarkılar:
Apparat, Goodbye
Mor ve Ötesi, Bir Derdim Var

Mutlu Sarca'nın güncesinden...
                                                                                                                15.01.2010

Dünyaya iki kişi geldik ama biz aslında tek kişiyiz; ikizimle ortak bir kalbimiz olduğuna inanıyorum. Ortak ellerimiz, ortak bacaklarımız hatta ortak duygularımız.
Acılarımız ortak, hislerimiz ortak, nefretlerimiz ortak.

Damarlarımızın bile ortak olduğuna inanıyordum.
Ta ki onu annemle babamın yaşadığı evde, yerde kanlar içinde yatarken bulana kadar.

Beton zemin kardeşimin kanıyla bulanmıştı. Sol elindeki parmaklarının arasında bir cam parçası tutuyordu, sağ bileğinden ise oluk oluk kan akıyordu.

Onu o şekilde gördüğüm an, parmaklarım sağ bileğimi tuttu. Kanayıp kanamadığına baktım. Tek bir damla kan parmaklarıma bulaşmadı ama kardeşim, karşımda kanlar içindeydi.

Teni soluktu, gözleri kapalıydı, dudakları aralıklıydı. Kanlar, saçlarına kadar ulaşmıştı.

Aptal değilim ama o an bunun bir intihar olduğunu anlamak benim için çok uzun sürdü çünkü benimle geldiği bu dünyadan tek başına ayrılamayacağını bilmiş olması gerekiyordu.

O an uzanıp o cam parçasıyla kendi bileğimi kesmek için beni engelleyen tek bir şey oldu.

Toplu şekilde çekilmiş olan son aile fotoğrafımız.
Babamı fotoğraftan yırtmıştı. Annem o ve ben.
Fotoğrafın arkasını çevirdim.
Tek bir cümle yazmıştı.

"Sen yaşa, bunu hak ediyorsun."

Okuduktan sonra parmaklarım tekrardan bileğime gitti, o an acıyı hissettim.
Biz onunla sadece tek kişiydik, nefesimiz bile tekti.

"İkinci Sokak Nöbetçisi, Mutlu Sarca"

Kendi ölümümü defalarca düşünmüştüm ama sevdiğim birisinin nasıl öleceğini hiçbir zaman düşünmemiştim çünkü bunu düşünmek, kendini, kendi ölümünden daha kötüsüne hazırlamakla aynı şey demekti, bunu biliyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kendi ölümümü defalarca düşünmüştüm ama sevdiğim birisinin nasıl öleceğini hiçbir zaman düşünmemiştim çünkü bunu düşünmek, kendini, kendi ölümünden daha kötüsüne hazırlamakla aynı şey demekti, bunu biliyordum.

Nasıl bir histi? İnsanı boynundan yakalayan, bir hastanenin kapısından insanları izleyen ya da bir mezarın başında durup o ölü yüzü göremeyen küçük bir çocuğun hisleri miydi?

Nefes aldırmakta zorlandıran? Saçlarından asılıp onu izlediği mezarın içine çekiştiren korku muydu?

Ölüme inanmadığımı korkuyu hissetmediğimde fark ettim çünkü sevdiğim insanlar hiçbir zaman ölmezdi, sevmem gereken insanlar ise çoktan yok olup gitmişti. Annem, onu sevmeme fırsat bile vermeden ölmüştü. Bunun hissini yine tadıyordum, ağzımın içinde zehir varmış gibi hissettirmişti ama o zehir, aslında ağzımın içinde değil, kalbimdeydi.

SOKAK NÖBETÇİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin