29. KİMSESİZ YÜZLER

713K 31.7K 168K
                                    

Keyifli Okumalar!

Şarkılar: Evgeny Grinko, Valse
Ohia, Lioness

Işık Sarca'nın güncesinden...

22.02.2010

Bugün burada onuncu günüm. İnsanlar ruh gibi, insanlar cansız gibi.

Yan odamda bir kadın kalıyor, boynunda kendini astığı için iplerin izleri var. Karşımdaki odada bir kadın felçli, kendini vurmaya çalışmış. Çaprazımda olan odadaki adam kendisini beşinci katın balkonundan aşağıya atmış, bacakları artık tutmuyor.

Ben varım. Bileğimde hâlâ bir sargı bezi, önümde beni uyuşturan ilaçlar ve kulaklarıma dolan rahatlatıcı müzik.

Buraya intihar ettiğim için kapattılar ama bilmiyorlar ki ben intihara teşebbüs etmedim.
Beni intihara zorunlu kıldılar.

Burada diğerlerinden daha farklı bir adam daha var.
Bir gözü kahverengi, bir gözü mavi.

Onun bileklerinde sargılar yok, boynunda izler yok, bacakları sağlam, felçli değil ama tuhaf bakıyor. Beni izlerken gülümsüyor, gülümserken gözlerimin içine bakıyor. Her gün farklı bir kıyafet giyiyor ama boynunda bir kolyesi var, o kolyeyi çıkarmıyor.

Her seferinde odama giriyor, bana bırakılan ilaçları önümden alıyor, ilaçların yerine bir jilet bırakıyor.

Odadan çıkmadan önce tek bir cümle söylüyor:
"Yaşamaya çalış, güzel kız."

Yaşamaya çalışıyorum ama o ölmek istiyor gibi bakıyor.

"İstenmeyen Sokak Nöbetçisi, Işık Sarca"

Bu hayatta öğrenilmesi en zor olan kimsesizliktir ve sen kimsesizsin derdi dayım ben küçükken

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu hayatta öğrenilmesi en zor olan kimsesizliktir ve sen kimsesizsin derdi dayım ben küçükken. Elleri saçlarımda gezinirken öylesine bir cümleyi dile getiriyormuş gibiydi ama onun o cümlesinin, benim hayatıma yön vereceğini bilemezdim.

Bana zarar vermediği ya da canının bana kötülükle dokunmak istemediği zamanlardan biriydi. Altıncı yaşımdaydım diye hatırlıyorum, belki de yedinci yaşıma girmek üzereydim. Işıklar normâl renkteydi, gündüzdü ve yazın kavurucu sıcağında beni kucağına oturtmuş, elleriyle saçlarımı okşuyordu.

Tedirginlikle onun yanından uzaklaşmak istesem de bir yandan onun benim hayatımdaki tek yaşayan akrabam olduğunu da biliyordum. Korkuyla, annemi anlatmasını istemiştim ondan ama bana bir cevap vermemişti fakat dakikalar sonra kalkıp elinde bir fotoğraf karesiyle geldiğinde onu benim elime nefretle değil, özlemle bırakmıştı.

Annemin ilk dikkatimi çeken kocaman simsiyah gözleriydi, küt kesilmiş saçları ve kalkık burnu. Yüzünde tebessüm vardı ama içten olmadığı her halinden belliydi. Hevesle gözlerimi dayıma çevirip anneme benzeyip benzemediğimi sormuştum.

SOKAK NÖBETÇİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin