16 Mayıs 2021 güncellemesi: Bölüm yorumlarında fazlasıyla spoiler olabilir, eğer hoşlanmıyor ve keyif alarak okumak istiyorsanız yorumlara bakmayın.
Bütün Sokak Nöbetçileri'nin gözleri benim üzerimdeydi, benim gözlerim ise onun turkuaz rengi gözler...
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Uzun bir bölüm, dinlenip okursanız sevinirim. Sevgiyle.
Keyifli Okumalar!
Şarkılar: Şebnem Ferah, Ünzile Madison Beer, Reckless Deliverance, RY X
Mutlu Sarca'nın güncesinden...
07.04.2020
Saç köklerimde bir acı vardı, ellerimdeki yanıklarda ve alnımdaki izde.
Durmadan kaçtığım o geçmiş kabuslarımdaydı, herkesin yüzündeydi ve bir sokak ortasında dövüldüğüm o insanlardaydı.
Hissetmeyi ve sevmeyi savunan kalbim artık atmak istemiyordu; ben artık vazgeçtiğimi hissediyordum.
Son bir nefes, son bir inanç uyandığım sabahın akşamı; kabuslarımda soğuk bodrum katında oturuyordum ve babam kapıyı sen erkeksin, diye yumrukluyordu.
Ölmek istiyordum, o yaşımda.
Büyüdüm. Ve ilk defa ölmeyi yeniden dilemeye başladım.
" F.G."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ölümler, ummadığımız anlarda gelirdi. Kapıyı çalmazdı, izin istemezdi, sevgisini göstermezdi hatta öyle ki bazen savaşamazdın ve tek nefeste yok olurdun. Geriye ya küllerin kalırdı ya toprağın altında çürüyen bedenin ya da hatırlanan kötü geçmişin.
Terk edilmiş mezarlıklar, hatırlanan acılı geçmişler ve solmuş çiçeklerle doludur.
Kendimi bu gece rüyamda bir mezarlığın içinde görmüştüm. Dünyanın en mutlu insanı olmalıydım, böyle bir kabus bile bana uğramamalıydı fakat üzerimdeki toprağın verdiği his, göğüs kafesimi hala sıkıştırıyordu.
Tabutum bile yoktu. Ölmeden gömmüş gibilerdi, belki de üzerimdeki toprak geçmişimdi ama nefesim kesilirken gökyüzünde izleyen yüz, bana toprağın üzerindeki solmuş çiçekleri göstermişti.
Ölmek değil, mezarlığımın bile terk edilmiş olması canımı yakmıştı. Son nefesimi verirken, gözümden akan son yaş, beni hiç hatırlamayanlar içindi. Eskiden olsa hatırlanmaya değer olmadığımı söyleyebilirdim fakat şu an, buna hakkım olduğunu biliyordum.
Bir mezar taşı bile olmayan ve yağmur dışında toprağı sulanmayan bir mezarlıktan daha acı olan içindeki ruh değil miydi?
Bu bir his miydi? Gelecek miydi?
Peki ya gökyüzündeki yüz sonrasında bana neden yanımda yatan iki isimsiz mezarı daha göstermişti?