Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
▪
"anne çıktık biz."
"tamam eğlenmenize bakın." dedi annesi içeriden.
jeongin gelmişti onu götürmeye. "umarım beğenirsin şarabı."
"beğenirim." dedi hyunjin elindeki sepetin içine şişeyi yerleştirerek.
"çok güzel olmuşsun."
"sende öyle."
hyunjin bir tık daha özen göstermişti kendisine. sade kıyafetlerinin aksine saçı ve makyajı daha özenliydi. saçlarını minik bir atkuyruğuyla arkadan bağlamış hafif bir göz makyaji yapmıştı. dudaklarına renkli dudak kremlerinden sürmüştü.
jeongin ise gömlek ve kolsuz bir kazak giymişti. saçlarını iki yana ayırmıştı. yüzündeki birkaç lekeyi kapatmak için kapatıcı sürmüştü. parmaklarında birkaç yüzük vardı. hafif eski duran converselerini giymişti.
ikiside birbirini nefes kesici olarak tanımlayabilirdi.
uzun süre sessizce yürüdükten sonra varmışlardı han nehrine. nehrin etrafındaki çimlere küçük bir örtü sermişlerdi. jeongin hyunjin'e destek olmuş yere oturmasını sağlamıştı.
"hava o kadar güzel ki." dedi hyunjin kendini yere atarken.
"hepsini annem yaptı. tabii bende yardım ettim." dedi hyunjin.
jeongin ona gülümseyip sofraya koydu hepsini, en sonda şarabı koymuştu.
"ilk defa bir arkadaşımla şarap içeceğim. genelde onlarla bira, soju falan içeriz. şarap daha özel zamanlar için gibi." dedi hyunjin dudaklarının kenarı havaya kalkarken.
"özel bir zaman mı şuan?"
"bilmem." dedi hyunjin omuz silkip çiçeklerden birini ağzına atıp.
resmen flört ediyordu ve bu jeongin'in kalbinin durması için yeterli bir sebepti.
"yesene." dedi hyunjin eline bir parça browni alıp. "aç bakayım ağzını." deyip minik parçayı jeongin'e yedirmişti.
jeongin ise karşısındaki çocuğun ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu. gözünün altındaki beni görecek kadar yakındı.
