kravatını düzlerken kalbi yerinden atacak gibi hızlı hızlı atıyordu. birkaç saat içinde mezun olacaktı. yaklaşık 5 dakika içinde ise jeongin onu almaya gelecekti. beraber gitmeye karar vermişlerdi.
siyah takımının üstüne taktığı krem rengi kravat ve bebek pembesi mendille jeongin'in tam tersiydi.
dudaklarına hafif pembe renkli parlatıcıdan sürüp küpelerini taktı. güzel olmuştu. iyi gözüküyordu. parfümünden bir-iki fıs sıkıp odasından çıktı. annesi çoktan hazırlanmış salonda oturuyordu.
hyunjin jeongin'in annesinin geleceğini duymuştu. annesiyle birbirlerini tanımalarını ve iyi anlaşmalarını umuyordu.
"anne jeongin burada olur 5 dakikaya." dedi salona girerken. annesinin bakışları ona kayarken bir ıslık sesi işitti.
"vay hyunjin bey, ne kadar yakışıklı olmuşsunuz." dedi annesi.
"sizde çok güzelsiniz. sınıf arkadaşlarım sizi kıskanacak."
birbirlerine sarılırken duydukları korna sesiyle birbirlerinden ayrılmışlardı. annesi hyunjin'i dışarı çıkartıp kapıyı kitlemişti. jeongin arabadan inip hyunjin'in yanına gelirken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
hyunjin ise jeongini görür görmez ağzının açılmasını engelleyememişti. takım elbisenin en çok yakıştığı insan jeongin'di. saçlarını önünde dağıtmıştı. kulağından minicik bir ışıltı sallanırken dudakları pespembeydi. hyunjin jeongin'e birkez daha aşık olmuştu işte.
yanına gelip ellerine bir öpücük kondurduğunu büyülenmiş bakışlar ve yüzündeki şapşal gülümseme ile izlemişti. ardından kulağına fısıldayan çocukla tüm dengesi bozulmuştu.
"hwang hyunjin, sen hayatımda gördüğüm en güzel şeysin." hyunjin duyduklarıyla dudaklarının kenarlarının olabilirmiş gibi daha çok uzadığını hissetti.
ardından jeongin çekilmiş ona yardım ederek arabaya bindirmişti.
annesi içinde arka kapıyı açmıştı. hwang minji gördüğü hiç değişmeyen bedenle şaşırırken diğer kadın sadece gülümsemişti.
"hwang minji, hiç değişmemişsin." dedi.
"sende öyle yang yujin."
"benden şanslı bir insan var mıdır acaba. en güzel 2 kadın ve en yakışıklı erkek benimle mezuniyete geliyor." dedi jeongin. ikisinin arasındaki minik gerginliği öldürmek ister gibi.
▪
"oha felix, dantel ne?" dedi hyunjin elini ağzına kapatıp. takım elbise yerine daha feminen bir şeyler giymiş felix gerçekten iyi gözüküyordu.
"ilk defa güzel olmuşsun nugget." dedi seungmin.
"sende iyisin köpüş." dedi felix göz kırparak.
yanlarına yaklaşan chan, minho ve jisung'a el sallamıştı hyunjin.
"vayy, hepiniz çok iyisiniz." demişti jisung elindeki meyve suyunu kafasına dikerek.
"sabahtan beri bana iltifat et diye yalvarıyorum." dedi minho trip atarak. yanağında hissettiği dudaklarla yumuşamıştı.
ardından changbin ve jeongin'de geldiğinde 8'i bir aradaydı.
"yarın kaçtaydı uçağın." diye sordu changbin.