jeongin hastanenin balkonunda otururken elindeki kahveyi içiyordu. hyunjin fizik tedaviye gitmişti ve o da nefes almak için balkona çıkmıştı.
akşam saat 5 gibiydi. oradan oraya koşturan ingilizleri izlerken yüzünde minik bir gülümseme vardı. altındaki salıncağı ileri geri hafif hareketlerle sallıyordu. mutlu ve huzurlu hissediyordu. 2 gün sonra bitecek bir masal gibiydi.
sağında hissettiği baskıyla oraya döndü ve beomgyu'yu gördü.
"selam. napıyorsun burada?" demişti beomgyu.
"hiç, öyle. hyunjin'in dönmesini beklerken hava almak istedim."
"çok seviyorsunuz birbirinizi." demişti beomgyu.
"öyle." dedi jeongin. ardından aralarında bir süre sessizlik oluşmuştu.
"biliyor musun? sizi çok kıskanıyorum." demişti beomgyu kafasını geriye atarken. jeongin ona şaşkınca bakıyordu. "benimde bir sevgilim vardı. sizin gibiydik bizde."
"şimdi nerede?" diye sordu jeongin merakla.
"öldü. benim yüzümden öldü." dedi beomgyu.
"nasıl senin yüzünden?" diye sordu tekrar. meraklanmıştı.
"onun ailesi homofobikti. benimle çıktığı için öldürdüler onu. o kadar güzeldi ki. bizde sizin gibiydik işte. o yüzden çok kıskanıyorum sizi." demişti beomgyu.
"hey, bu senin suçun değil ki. ailesi hastaymış onun. kendi öz çocuğunu birini sevdiği için öldürmek normal değil. sakın kendini suçlama." demişti jeongin. üzülmüştü beomgyu'nun geçmişine. asla böyle şeyler yaşamış birine benzemiyordu oldukça mutluydu. jeongin dayanamayıp sarıldı beomgyu'ya. "üzülme daha fazla. eminimki o seni izleyip gurur duyuyordur seninle."
koridorda onlara doğru gelen hyunjin ise anlamayarak yüzünü buruşturmuştu. beomgyu'yla sarılan jeongin yüzünden bu sefer kıskanan kendisi olmuştu.
▪
"istersen burada uyuyabilirsin." demişti hyunjin karşıdaki yatağı gösterirken. jeongin ise hafif bir gülümsemeyle hyunjin'in yanına yaklaşmıştı. burunları birbirine değerken konuştu. "peki ya ben tam yanında uyumak istiyorsam."
"uyu o zaman. yanımda." demişti hyunjin. yüzündeki gülümsemeye engel olamıyordu. jeongin hyunjin'i rahatsız etmeyecek şekilde uzanmıştı yanına. en son böyle uyumalarının üstünden aylar geçmişti. hyunjin kafasını jeongin'in boynuna yaslayıp beline sarıldı. jeongin'in elleri hyunjin'in sarı saçlarını bulurken orayı okşuyordu yavaşça.
"jeongin, hep burda kalamaz mısın?" diye sordu hyunjin. jeongin onun saçlarını öptü.
"kalamayacağımı biliyorsun sevgilim. 1 ay sonra okulum açılıyor." demişti jeongin.
"seni o kadar özlemişim ki. rüya gibi geliyor sana sarılmak." dedi hyunjin daha çok sokulurken.
"bende böyle tatlılıklar yapmanı özlemişim." demişti jeongin hyunjin'in yanaklarını öperken. dudağını büzen sevgilisinin dudaklarını öptü.
"bugün beomgyuyla konuşuyordunuz. anlaşmanıza sevindim." dedi hyunjin. sesinde bariz bir merak vardı.
"ölen sevgilisinden bahsetti."
"taehyun'dan mı? banada bahsetmişti." dedi hyunjin dudaklarını birbirine bastırırken.
"onun için üzülüyorum. ama çok güçlü." demişti jeongin. hyunjin sadece başını sallamakla yetinmişti.
"çok şanslıyım. sen beni fark ettiğin için çok mutluyum." dedi jeongin. "1,5 yıl uzaktan sevdim seni. arada sırada karşılaştık seninle. hiç muhabbetimiz olmadı."
"üzgünüm jeongin. daha erken farkedebilirdim."
"üzülme sevgilim. senin suçun değildi. ben biraz korkaktım sanırım."
ardından ise birbirlerine sarılıp uyumuşlardı. geçirdikleri en rahat uykuydu. kalpleri birbirlerinin aşklarıyla doluyken huzurluydular.
bos bolum
oy verinnn plzsss
askimmmmmmmmmm