28

344 63 22
                                    

güzel bir günün ardından berbat bir sabaha uyanmak emin olun ki çok kötü hissediriyordu. ve bunu en iyi bilenlerden biriside hyunjin'di.

akşam jeongin'le sürekli birbirlerine sarılıp öpüşmüşlerdi. sabah ise sevgilisini, annesi ve arkadaşlarını bırakmak zorundaydı.

yastığına birkaç küçük yumruk atıp doğruldu. sandalyesine oturup lavaboya gitti. elini yüzünü yıkayıp dişlerini fırçaladı. ama sabahı hala çok kötü geçiyordu.

"anne, uyandım." diye seslendi. annesi mutfaktan koşa koşa yanına gelip üstünü giymesine yardımcı oldu.

hyunjin arada sırada ofluyordu, gözleri doluyordu. çalan zille kapıya gitti. yüzünde yine somurtma vardı. karşısında duran 3 çocukla günü bir tık daha iyi olmuştu.

felix'in elindeki koca çantayla ne olduğunu anlamıştı.

"hayatım yolda yemen için kurabiye ve browni yaptım." dedi felix hyunjin'in kafasına sarılarak. ardından changbin kucağına bir kulaklık bırakıp göz kırpmıştı. seungmin ise boynuna bir yastık yerleştirip yanağına minik bir tokat atmıştı.

"minjii'm." dedi felix mutfağa girerken. kahvaltı hazırlayan kadına arkadan sarılırken. "yağcı." diye mırıldandı seungmin.

"hazır mı valizin?"

"evet hazırladım. odamda." dedi hyunjin. changbin kafasını sallayıp odaya gitti. geri döndüğünde ise elinde koskocaman bir valiz vardı.

"chan, minho ve jisung havaalanına gelecek." dedi felix ağzına bir parça salatalık atarken.

"jeongin haber vermedi daha." dedi hyunjin oflayarak.

"o da havaalanına gelecektir. endişelenme." dedi seungmin omzunu sıvazlayıp.

annesi ortaya yumurta bırakıp sohbetlerini dağıtmıştı. "hızlıca yapın kahvaltınızı. geç kalmayalım."

"

burdayızz." dedi felix chan'a el sallerken. chan ve arkasındaki yapışık ikili gelirken felix'in yüzünde koskocaman bir gülümseme vardı.

chan gelir gelmez sarılıp yanağını öpmüştü.

"jeongin nerde ya?" diye sordu jisung. hyunjin yine aklına gelen jeongin'le oflayıp telefonunu kontrol etti. gitmesine yarım saat vardı ama jeongin ortada yoktu.

"bilmiyoruz, sizle gelmiyor muydu?" diye sordu changbin. biraz kısık sesle konuşuyordu hyunjin daha çok kafasına takmasın diye.

hyunjin ise gitmesine 10 dakika kalana kadar jeongin'i düşünmeye devam etmişti. ağlayacak gibi hissediyordu. gözleri yanmaya başlamıştı.

"hyunjin'im üzülme. gelir birazdan. sana veda etmeden göndermez seni." dedi felix hyunjin'in saçlarıyla oynarken. tam o sırada minho heyecanla konuşmuştu. "jeongin mesaj attı. 5 dakikaya burdaymış."

hyunjin heyecanla gülümserken tek istediği jeongin'in gelmesiydi. dakikalar geçmiyormuş gibi hissediyordu. "kaç dakika kaldı?"

"hyunjin, daha yeni sordun zaten. 2 dakika." dedi seungmin.

"hyunjin!" diye bir seslenme duymuştu kapıdan. kendi tilkisi ona doğru koşuyordu.

"jeongin!" dedi hyunjin. tekerleklerini ittirip onun yanına ulaşmaya çalışıyordu.

birbirlerine ulaştıklarında jeongin hızla sardı sevgilisinin bedenini. kulağına ardı ardına fısıldıyordu. "özür dilerim, çok özür dilerim sevgilim."

"sorun değil geldin ya."

"annem, annem kriz geçirdi sabah. onunla ilgilendim. abimin gelmesini bekledim ondan geç geldim." dedi jeongin. bir yandanda hyunjin'in saçlarını öpüyordu.

"annen iyi mi?"

"bilmiyorum abime bırakıp buraya geldim hızlıca. kaç dakikamız var?" dedi jeongin.

"5 galiba." dedi hyunjin.

"5 dakika nefesini tutabilir misin?" diye sordu jeongin. sesinde muziplik vardı.

"niy-"

sözlerini bitirmeden dudaklarının üstünde hissettiği dudaklarla gözleri kapanmıştı. ellerini jeongin'in yanaklarına yaslayıp okşadı. jeongin'de onun saçlarını okşuyordu.

arkadan duydukları alkış ve ıslık sesleriyle birbirlerine gülümsemişlerdi.

"seul-ingiltere 9:30 uçağı 3 dakika içinde kalkacaktır. son uyarı! seul-ingiltere 9:30 uçağı 3 dakika içinde kalkacaktır."

"sanırım artık gitmen lazım." dedi jeongin. yüzünde buruk bir gülümseme vardı. hyunjin onu son kez öpüp uçağın kalkacağı yere sürdü kendisini. tam kapıdan geçeceği sırada kendine seslenen çocukla duraksadı. "hyunjinn, bekle." koşarak yanına gelmiş eline bir yüzük bırakmıştı. "aynısından bendede var."

hyunjin elindeki yüzüğü parmağına geçirmişti hızlıca. yüzündeki gülümsemeyle el sallamış ve uçağın kalkacağı yere gitmişti.

18 yaşında annesi, arkadaşları ve sevgilisinden uzak 1 yıl geçirecekti belki ama geri döndüğünde jeongin'iyle vals yapabilecek, arkadaşlarıyla koşup eğlenebilecek, annesiyle beraber sahilde yürüyüşe çıkabilecekti.








GITTI HYUNJIN GITTI

kirk final bu arada

ben bişey yapmadim o yaptı diyo resimde bebek

Txt-In my blood

daisy•hyunin•✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin