39•final•

612 73 39
                                    

son bölüm kıpss
¤
¤
¤

alarmın kulak tırmalayıcı sesiyle yataktan fırladı jeongin. asla alarm sesine tahammül edemezdi. hızlıca yataktan kalkıp banyoya girdi.

duşa girip kendini rahatlamaya bıraktı. hyunjin'in şampuanı ondaydı, kendininki de hyunjin'de. birbirlerinin şampuanı ve parfümlerini kullanıyorlardı. bazılarına saçma ve garip gelecek bu şey onların çok hoşuna gidiyordu.

hızlıca aldığı duşun ardından üstünü giyindi yine aynı hızda. ne giydiğine bakmamıştı bile. üstüne dolabından aldığı rahat kıyafetleri geçirmişti.

bu kadar telaşlı davranmasının sebebi ise hyunjin'in sonunda gelecek olmasıydı. hyunjin dönüyordu. 1 yılın ardından buraya dönüyordu. bunun düşüncesi bile jeongin'in içini sıcacık yapıyordu. üstüne kalın bir ceket giyip evden çıktı.

radyodan açtığı şarkı her gün dinlediği hüzünlü şarkıların aksine enerjik bir şarkıydı.

ha bir de, beomgyu da geliyordu hyunjin ile. babasından izin alıp burdaki eve geliyordu.

daha iyi bir haber ise hyunjin artık yürüyebiliyordu. daha önce görmese de hyunjin yürüyebildiğini söylemişti. ilk defa bugün görecekti.

diğerleri gelmemişti çünkü böyle anlaşmışlardı. jeongin hyunjin ve beomgyu'yu alacak sonra hep beraber changbinlere gideceklerdi. o gün beraber kalacaklardı. ertesi gün hyunjin annesine sürproz yapacaktı.

oldukça kısa sürede havaalanına varmıştı. saat 9:30 du. uçak saat 9:50 gibi burada olacaktı.

kendine gelmek için kahve aldı. 20 dakika boyunca kahvesini içip kendini sakinleştirmeye çalıştı.

saat 10 olduğunda artık yerinde duramaz olmuştu jeongin. bir an önce hyunjin'i görmek istiyordu. çıkış kapısına ters oturuyordu ama arada kontrol ediyordu.

tam yeniden döneceği sırada gözünün önündeki karaltı ile ne olduğunu anlamamıştı. daha sonrasında ise burnuna dolan kendi kokusuyla gözleri dolmuştu. adını fısıldadı hafifçe.

"h-hyunjin."

hızlıca gözlerinden çekilen eller ve karşısında gördüğü ayakta duran hyunjin'le onu kendine çekip sıkıca sarılmıştı. bir yandan saçına öpücükler kondururken bir yandan gözlerinden akan yaşı durdurmaya çalışıyordu.

"çok özledim seni." diye fısıldadı hyunjin jeongin'in yanaklarını okşarken. bir süre jeongin'i inceledi. zayıflamıştı ama vücut yapmıştı. saçları daha doğal bir kahverengiydi şimdi. yanaklarından tutup kendine çekti. dudakları birbiriyle birleşirken birbirlerinde su bulmuş gibi kana kana öpüyorlardı birbirlerini. hyunjin başını yana yatırıp öpücüğü derinleştirdiğinde jeongin ellerini onun beline koymuş hafif hafif orayı okşuyordu.

arkalarından gelen öksürük sesiyle ayrıldılar birbirlerinden. "selam." diye el sallayan beomgyuya gülümsedi jeongin. ardından geri hyunjin'e döndü.

"şimdi sen dans edebileceksin." dedi dolu gözleriyle. hyunjin hızlı hızlı salladı başını. "evet sevgilim. dans edebileceğim."

ardından etrafında dönmüştü. jeongin onun dönüşüne bir kahkaha atmış belinden tutup kendine çekmişti.

"gidelim mi bizimkilerin yanına?" dedi jeongin. hyunjin dudaklarını büzüp kafasını salladı. jeongin pembe dudaklara minik bir öpücük sallamıştı. "pişt beom, gel hadi. seninkine gidiyoruz."

"benimki kimmiş?"

"huening kai'den bahsediyor." dedi hyunjin.

"nerden benimki oluyormuş. hem sevdiği birisi var onun."

"aynen." demekle yetindi jeongin

"jeongin, çok heyecanlıyım." demişti hyunjin. changbin'in kapısının önündelerdi ama açmak için çok heyecanlıydı. jeongin tuttuğu elin üstüne bir öpücük bırakıp zile basmıştı.

kapı birkaç saniye içinde hızla açılırken beomgyu ve jeongin kenara çekilmişti. changbin ve hyunjin göz göze gelirken hyunjin hafifçe el sallamıştı. changbin onu baştan aşağı süzmüştü. ayakta durduğunu görünce gözlerinden bir damla yaş akmıştı hızlıca hyunjin'i kendine çekip sıkı sıkı sarılmıştı.

"oha gelmişler." arkadan gelmişti felix. hyunjin'i görünce elini ağzına kapatmıştı. ardından koşa koşa gelip sarılmıştı. ardından seungmin'de küfür edip atlamıştı hyunjin'in üstüne.

jeongin kapıya yaşlanmış sarılan üçlüyü izliyordu. arkadaki beomgyu kapının öbür tarafındaki bir noktaya bakıyordu. ortamı bozan ise ilk defa jisung değil jeongin'di. "götüm dondu."

hyunjin sırtını jeongin'e yaslamış elindeki içeceği içiyordu. özlem gidermişlerdi birbirleriyle. tabii bu sadece lafın gelişiydi.

jeongin hyunjin'i dürtüp konuşan kai ve beomgyu'yu gösterdi.

"oldular sanki."

"beomgyu taehyun'u sineye çektiği için iyi hissediyorum. kendini hırpalıyordu." dedi hyunjin.

jeongin onun iyi niyetine gülümseyip dudaklarını öpmüştü.

"hwang hyunjin, ismini yang hyunjin olarak değiştirmek ister misin?" diye sormuştu jeongin bir anda.

"sen bana o bahçede parmağıma çiçek bağladığın gün eşin olmayı kabul ettim ben. üstelik sen hwang jeongin olacaksın."







bitti..... bu da bitti

cok bitsede gitsek tarzinda yazmisim gibi gözüktu ama aslinda öyle değil

daisy benim cok buyuk umutlarla yazdığım bir kitaptı hatta ilk kitabimdan sonra favorim olmaya hak kazanmis bir kitapti ama bekledigim okunma olmayimca bende hizli hizli bitireyim bari dedim 39 bolumu 12 gunde yayinlamisim yani umarim daha çok buyur bir sure fic atarmıyım bilmiyorum ama suan yazdigim bir şeyler var orada gorusmek dilegiyle

sizleri seviyorum sizde kendinizi sevin <3

sizleri seviyorum sizde kendinizi sevin <3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Pentagon-Daisy(acoustic version)

daisy•hyunin•✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin