"ta-da." diyip dolabın içinden bir pasta çıkardı jeongin.
"oha, pasta mı yicez?" dedi hyunjin ellerini çırparken.
"hayır küçük bebek. yani ilk resim çekmemiz lazım. sonra yersin. ben sevmem zaten hepsi senin olsun." dedi jeongin pastayı tezgaha bırakıp.
küçük bebek mi? jeongin onun kafasını çok karıştırmıştı.
pastanın üstündeki iki mumu yaktıktan sonra kamerayı hyunjin'in eline verdi. kameraya üzgün bakışlar atıp çekmesini bekledi.
"senden oyuncu olur varya. nasıl bu kadar üzgün durabilirsin." dedi hyunjin çektiği resimleri kontrol ederken.
"ee bendede var bir şeyler." dedi jeongin kıkırdayıp. güzel gülüyordu jeongin.
pastaya parmağını daldırdı tam o sırada resmini çekti hyunjin. "hani sevmiyordun pasta."
"hala sevmiyorum. resimler güzel çıksın diye." deyip krema dolu parmağını emdi. hyunjin bir kere daha çekti.
"tamam bu da bitti. al bakalım sürahiyi. çiçeklere su verelim." dedi jeongin hyunjin'i dün gördüğü bahçeye götürdü.
"seviyor musun çiçekleri." diye sordu hyunjin mor çiçeklere bakarak.
"severim. ama olmasalar çokta dert değil benim için." yalan, aşıktı jeongin çiçeklere.
"tanıdığım birisi var çiçeklere bayılıyor. özellikle papatyalara." dedi hyunjin aklına düşen j ile.
"ben en çok lavanta seviyorum." dedi jeongin 2. bir yalanla. papatyaydı en sevdiği.
"bende en çok sakura severim." dedi hyunjin elini güzel kokulu çiçeklerde dolaştırarak.
"biliyorum."
"biliyor musun?" dedi hyunjin gözlerini kısarak.
"herkes sever sakuraları ondan dedim. yoksa nerden bileceğim." dedi jeongin kendine lanet okuyup. az kalsın pot kırıyordu.
"doğru herkes sever. kiraz çiçekleri."
"neyse, sen suyu çiçeklere dök öyle çekerim ben." dedi jeongin son anda kurtulduğunu düşünüyordu.
▪
"evet anne. 3 saate evdeyim." dedi hyunjin telefondaki annesine. dünden beri yaklaşık 10 kere aramıştı.
"kapatıyorumm. seni seviyorum." deyip kapattı telefonu.
elinde pastayla gelen jeongin'e gülümseyip yaş pastayı aldı elinden. "hiç gidesim yok biliyor musun? burası çok güzel." dedi iç çekerek.
"ne zaman istersen söyle kaçırırım seni buraya." dedi jeongin hyunjin'in karşısına otururken.
"cidden mi?" dedi hyunjin ağzına soktuğu büyük pasta dilimiyle. çocuk gibi mutlu hissediyordu.
"her yerini pasta yaptın. cidden bebek gibisin." dedi jeongin gülümseyerek. bir parça peçete alıp hyunjin'in karşısına geçerek. ilk günkü gibi olmuştu. hyunjin jeongin'in kendisiyle ilgilenmesinden mutluydu ama onun ani hareketleri kalbini garip hissettiriyordu. nazik nazik dudağını silen çocuğu izliyordu.
"t-teşekkür ederim." dedi kekeleyerek. ne gerek vardı ki kekelemesine.
"çıkmamıza 2 saat kaldı. kestirebilirsin istersen. bende evi toplarım." dedi jeongin.
hyunjin kafasını tamam anlamında sallayıp tabağını jeongin'e verdi. sonrada küçük bir şekerleme yapmak için kafasını geriye yasladı.
▪
"gerçekten gidiyoruz. off ya." dedi hyunjin. jeongin onu arabaya bindirirken gülümsemişti. "güle güle güzel ev."
"kıskanıyorum ama. benimle vakit geçirmek gitmedi mi hoşuna." dedi jeongin yalandan küsmüş gibi yaparken.
"hayııırr. seninle çok eğlendim. tekrar sağol." dedi hyunjin jeongin'in ellerini tutup. jeongin bi anda elinin üstünde hissettiği elle kalbi duracak gibi hissetsede gülümsedi.
kendi de sürücü koltuğuna oturdu. güneş yavaş yavaş batarken beraber şarkılar söyleyerek döndüler.
2 günleri çok cabuk gecti off
ayşenurla bu fanarta aşık olduk
txt-wishlist