07

609 103 9
                                    

"fotoğrafçılık kulübünde temel amacımız eğlenmek.  toplam sekiz kişisiniz okulumuzun 4 fotoğraf makinesi var. 2'li gruplar oluşturacağım beraber çalışacaksınız. gruplarını kendiniz seçebilirsiniz."

resim öğretmenleri chaeyoung bunları anlatırken hyunjin'in gözü jeongindeydi. tanımadığı insanlarla çalışmak yerine jeonginle çalışmak daha cazip geliyordu.

jeonginde aynı şeyleri düşünüyor olacakki hyunjin'in yanına gidip gülümsemişti.

"takımlarınız tamamsa size son bir şeyden bahsedeyim." demişti hocaları. "yarışma, bir yarışma yapacağım."

"ilk temamız yalnızlık ve mutluluk. ikisini karıştırmanızı istiyorum sizden. 4 takım birbiriyle yarışacak. kazanan takıma ödülümüz bir gün okulu ekip beraber vakit geçirme hakkı. aranızda rekabet olmasının sizi biraz daha heyecanlandıracağını düşündüm. 2 gününüz var."

2 günümüz var. konumuz huzur ve saflık.

"ne yapmayı düşünüyorsun." diye sordu hyunjin.

"aslındaa, babaannemin eski bir evi var. yalnızlık konseptine çok uyan eski bir ev. hayalet tarzı bişeyler yapabiliriz. birkaç küçük detay daha geldi aklıma ama onları hallederim ben." dedi jeongin hızlı hızlı planlarını anlatarak.

"vayy jeongin. çok havalısın." dedi hyunjin  gülümseyip.

"ailen izin verir mi? iki gün kalmana." diye sordu jeongin.

"anneme kendini sevdirmene bakar. bu akşam beni eve sen bırak. beraber yemek yeriz o sırada da izin alırsın sen." 

"ah, şey tamam o zaman öyle yapalım."

"bu yoldan sapacağız. şu ilerdeki gri ev." dedi hyunjin sandalyesini ittiren maviliye.

kapının önüne vardıklarında zile hyunjin'in komutuyla bastı jeongin.

"oğlum, hoş geldin." dedi annesi kapıyı açıp. "felix nerede?"

"o sevgilisiyle yemeğe çıktı. benide bir arkadaşım getirdi. içeri davet etmeyecek misin?" diye sordu hyunjin annesine.

"sanada merhaba."

"merhaba efendim. ben jeongin. hyunjin'in fotoğraf kulübünden bir arkadaşıyım."

"memnun oldum canım. geçin içeriye haydi." dedi annesi içeriyi göstererek. "siz doğru hyunjin'in odasına. hyunjin arkadaşına rahat bir şeyler ver ben mutfaktayım."

jeongin yine hyunjin'in söylemesiyle üzerinde jinnie yazan kapıyı açıp içeriye girdi.

"odama hoş geldin."

odanın 3 duvarı griyken bir duvarı masmaviydi. duvarda üstü sticker dolu bir ukulele onun altında mantar pano vardı. mantar panonun üstü hyunjin ve arkadaşlarının resimleriyle kaplıydı.

"vayy, odan güzelmiş."

"otursana." dedi hyunjin yatağını gösterip. jeongin otururken hyunjin dolabının önüne geçip jeongin'e bir eşofman ve bol bir tişört verdi. kendisi içinde bir şeyler çıkarttı.

"biraz zahmet vermiş gibi olacağım ama eşofmanımı giyinmeme yardım eder misin? ben sadece sana tutunacağım."

"yo ne zahmeti." dedi jeongin kalkıp hyunjin'in yanına giderek.

"belimden tutabilirsin." dedi hyunjin jeongin'in omzuna tutunup kalkarken. jeongin elini ince bele sarıp nefesini tuttu. kalbinin minik sızlamalarını yoksaymaya çalıştı.

"hallettim. çok teşekkürler." dedi hyunjin geri sandalyesine oturarak.

"önemli değil. şey, nerde giyinebilirim." diye sordu elindeki kıyafetleri gösterip.

"ben kapının önündeyim. sen giyinedur." dedi hyunjin kapının önüne kendini ittirirken.

jeongin o çıkar çıkmaz tuttuğu nefeslerini bıraktı. beli, incecikti.

düşüncelerini aklının gerisine gönderip üstünü giyindi. "gelebilirsin."

"bence sen gel. yemek hazır."

"2 gün boyunca mı?" dedi annesi elindeki çatalı masaya bırakıp.

"evet efendim ama dediğim gibi çok uzak değil ve internet çekiyor. üstelik oğlunuza çok iyi bakacağım."

"nolur anne. hem önemli bir şey için."

"jeongin canım. biliyorsun oğlum benim her şeyim. birine güvenmem zor oluyor."

"farkındayım efendim. ama lütfen bana güvenin. emin olun ki oğlunuza çok iyi bakacağım." dedi jeongin.

annesi birkaç saniye düşündükten sonra kafasını salladı.

"yess be."

"ama eğer sana ulaşamayayım, telefonunu açmayasın o zaman büyük yaygara kopartırım." dedi annesi.

"peki anne. seni çoook seviyorum."








azıcık yakınlaşıyorlar falan

bakışlar yalan söylemez

lauv,bts- who

daisy•hyunin•✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin