"oha, bu çocuk seviyo seni baya." dedi seungmin telefondan mesajları okurken.
"tanımıyoruz çocuğu minnie. ya sapıksa." dedi changbin seungmin'in saçını karıştırıp.
"şu mala ilk defa katılıyorum huncinim. ya katilse, ya seninle oynuyorsa." dedi felix elindeki poğaçayı ağzına sokup.
"neyse, kapatın şu çocuğun konusunu. kalkın bahçeye çıkalım. siz voleybol oynarsınız bende bir şeyler çizerim." dedi hyunjin.
seungmin ayağa kalkıp hyunjin'in sandalyesini ittirip bahçeye çıkarttı. diğerleri de peşinden çıktığında çoktan birkaç kişinin oynadığını görmüşlerdi. seungmin hyunjin'i çok uzak olmayan gölge bir yere bırakıp oyuna gitmişti.
hyunjin arkadaşlarına gülümseyip çantasından eskiz defterini çıkardı.
ne çizmek istediğini düşünürken ayağının ucuna gelen topla duraksadı.
"hey, sarışın topu at." diye bağırdı mavi saçlı çocuk. onun yanındaki daha kısa olan çocuk kafasına bir tane vurup eliyle bacağını göstermişti. hyunjin takmamaya çalışsa da yüzü minicik düşmüştü. mavili olan kafasını sallayıp koşa koşa hyunjin'in yanına gitti.
"ah pardon. fark etmedim." dedi eğilip topu alırken.
"sorun değil. üzgünüm." dedi hyunjin gülümseyip.
"üzgün olmana gerek yok. asıl ben arkadaşım adına özür dilerim. bu arada ben jeongin." dedi mavi saçlı çocuk elini uzatıp. hyunjin onun eline büyülenmiş gibi bakıp kendi elini uzattı. "h-hyunjin." lanet, niye kekelemişti ki.
jeongin ona gülümseyip topu alarak gitmişti. hyunjin ise çocuğun arkasından bakarken neyi çizeceğini bulmuştu.
▪
"pişt, sen hayırdır jeonginle." dedi felix hyunjin'i arkadan ittirip sınıfa giderken.
"yok bir şey. top geldi ayağımın dibine. onu aldı gitti."
"yok yok, gülümsüyordun sen baya. çizmişsindir kesin birde." dedi felix sırıtırken.
"ya sussana sen. ben sana diyor muyum chan'la hayırdır diye."
"diyemezsin abicim çünkü hiçbir şey yok aramızda." dedi felix. yüzündeki gülümseme gitmişti somurtmaya başlamıştı.
"aynen aynen. o yüzden sürekli sırana ingilizce notlar ve favori çikolatanı bırakıp duruyor."
"gerizekalı ben mi istiyorum koysun."
"ondan gülümsüyorsun. atmıyorsun notları." dedi hyunjin sırıtıp.
"iyi gidiyor hoşuma. sus artık." dedi felix sonunda sınıfa girdiklerinde.
sıralarının başında dikilen sabah gordugu biri kısa biri de ondan bi tık uzun çocukla kaşları çatıldı.
"meerhaba?" dedi felix sorar gibi.
"ah, selam. sen felix olmasın."
"evet." dedi felix hyunjin'i sırasına yerleştirip.
"ben jisung. ve o da minho. chan'ın arkadaşlarıyız." dedi jisung hızlı hızlı konuşarak.
"aslında şey, chan seninle buluşmak istiyor. ama aptal olduğu için kendi gelemedi. onunla saat 8'de büyük saatin ordaki parkta buluşur musun?"