3. Bölüm: Sütsüz Şekersiz

2.4K 189 100
                                    

 Philip, Robert ve Abraxas hala uyurlarken Tom çoktan uyanıp hazırlanmaya başlamıştı. Hızlıca yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı. Pijamasını çıkarıp soğuk bir duşa attı kendini. Hava şartları ne olursa olsun Ortak Salonlar sıcak olurdu. Bu sebeple soğuk bir duş hem zihnini açar, hem de onu canlandırdı. Kasları soğuk suyun etkisiyle gerildi. Şimdi daha net düşünebilirdi. 

Beline sardığı havlusuyla duştan çıktı ve üzerine ütülenmiş tertemiz beyaz gömleğini geçirdi. Düğmelerini iliklerlen aynadaki görüntüsünü seyretti. Kararlılıkla karşısındaki genç adama baktı. Mavi-yeşil gözleri, mermer gibi pürüzsüz bir yüzü vardı. Biçimli bir burnu ve çekici pembe dudakları. İnsanlardan bir şey 'rica ettiğinde' onların neden kabul ettiğini kolayca kavramıştı. İnsanlar sadece dış görünüşe ve hoşlarına giden sözlere önem verirdi. Tom da onlara anlayışlı davranıyor ve güzel cümleler söylüyordu. İstediği şeyleri almak için artık kendisi için sıradanlaşmış bir şeydi bu. İnsanları bu yüzden sevmiyordu. İki yüzlü oldukları için. Granger'ın sınıfına uğrayan kızlardan bu yüzden rahatsız oluyordu. Çünkü Tom'un dış görünüşünden başka bir şey arzulamıyorlardı. Hiçbiri bilmiyordu amaçlarını. Zaten bilmelerine de gerek yoktu. İnsanlar kullanılmayı hak ediyordu ve Tom onları manipüle etmeye devam edecekti. En azından arzu ettiği güce ulaşana dek. 

Pantolonunu giyip siyah saçlarını geriye doğru taradıktan sonra omuzlarına pelerinini attı.İlk anda kütüphaneye gitmeyi düşünse de bundan vazgeçti . Öğrenci Başkanı olmanın güzel yanlarından biri kişisel bir Başkan Odası'na sahip olmasıydı. Kafasını dinlemek istediği zamanlarda oraya gidebiliyordu. Slytherin Ortak Salonu çok daha konforluydu ancak Başkan Odası'nda istediği kadar yalnız kalabiliyor hatta nöbet tuttuğu geceler dinlenmeye de gidebiliyordu. Orada zaman zaman ders çalıştığı da olmuştu. Daha doğrusu sınavlar için değil, kısıtlı bölümden ve knockturn yolundan aldığı kitapları rahat rahat okuyabilmek için.

Aklı karanlık sanatlara karşı savunma profesörüne kaydı. Granger hakkında dikkatini en çok çeken şeylerden biri yaşıydı. Çünkü o kadar genç biri şayet profesörlüğe kabul edilebiliyorsa... Bu demekti ki aynısı kendisi için de geçerli olabilirdi. Tom'un asıl istediği şey Hogwarts'ı terk etmemekti. Burada profesör olarak ders vermek kendisi için zor olmazdı. Ayrıca şatonun sonsuz sırlarını keşfetmeye de devam edebileceği anlamını taşıyordu bu. İçinde filizlenen umutlardan biriydi... Ancak öteki yandan neden Granger'ı hatırlamadığını sorguladı bir süre. Büyük olasılıkla dikkatini asla çekmemişti. Neydi, bir Hufflepuff mıydı? Slytherin olmadığı kesindi. Tom kayda değer özellikleri olmayan insanları önemsemez ve hatırlamaya tenezzül dahi etmezdi. Belli ki Granger da onlardan biriydi zamanında. Yine de... Aklını kurcalayan şey bu kadar genç yaşta Hogwarts'a profesör olarak kabul edilebilecek yetkinliğe sahipse nasıl olur da adını duymazdı? 

Bir süre sonra düşüncelerinden sıyrıldı. Ravenclaw'un Diademini geçen yılın sonundan beri arıyordu. Gri Leydi'nin ağzından birkaç söz koparmıştı ama daha sabırlı olmalıydı. Gri Leydi yani Helena Ravenclaw'un hayaleti sırlarını kolay kolay açmıyordu. Tom'a bile. 

Ancak Tom anlayışlıydı. Onu pür dikkat dinliyordu ve ilginin onda olması Helena'nın hoşuna gidiyordu.

Ama önceliklerini sıralamanın önemini bildiği için şu an 7. sınıf Tılsım'ında kendini geliştirmek istiyordu. Ayrıca haftasonu ayak altında öğrenciler yokken Granger'ın ofisine uğrayıp onu da fethetmesi şarttı. 

 Derin bir iç çekti. Ardından yatakhanenin kapısını aralayarak dışarı çıktı. Zümrüt rengi halılar ve koyu gri tonlardaki soğuk duvarlarıyla kendini evinde hissettiren Ortak Salon'a tekrar göz gezdirdi. Siyah deri koltuklar, rahat kanepeler, dev bir şömine, meşeden bir masa, yerden tavana uzanan yılan oymalı sütunlar... 

Tomione - Profesör GrangerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin