21. Bölüm: Ölüm Kalım

1.3K 126 57
                                    




Hermione, Draco ona kütüphaneyi gezdirip daha sonra çalışması için yalnız bıraktığında bir süre bomboş oturdu. Başına gelenleri bir kez daha hazmetmesi gerekiyordu. Sonra yutkundu ve yavaşça başını salladı. "Pekala Hermione. Her işin altından kalkmayı başardın. Bunu da başaracaksın. Haydi bakalım." ellerini birbirine vurdu, "Bu iş bende."

"Motivasyon konuşmanız beni bile gaza getirdi, Miss Granger."

Hermione asasını kavrayarak aniden oturduğu koltuktan kalktı. Bu ses... Çok tanıdıktı. Sanki çok eskiden tanıştığı ama sonra varlığını bile unuttuğu birinin sesi gibiydi. Hayal meyal gözünde anılar canlandıran bir ses.

"Buradayım Miss Granger. Arkanızı dönün."

Hermione asasını ileri uzattı ve hışımla arkasını döndü. Voldemort'tan kaçtıkları süreçten sonra Orta Avrupa'daki karanlık diyarlarda geçirdiği zamanlar onu daha saldırgan kılmıştı.

Ama kimseyi göremedi. Sonra... Sonra fark etti ki konuşan kişi aslında bir tabloydu.

"Lucius Malfoy..." dedi yavaşça.

Hermione yaklaştıkça, kütüphanenin bir köşesinde saygıdan indirilememiş ama ortalıkta da görünmesinin pek istenmediği portreye yaklaştı.

"Genelde Güney Fransa'da oluyorum. Narcissa ve Draco buradaki tablolarda dolaşmamdan hoşlanmıyor. Ama misafirimize hoş geldin dememek benim gibi bir centilmene yakışmazdı."

Genç cadı asasını alayla gülümsedi, "Daha azını beklemezdim. Hoşbulduk, Lucius. Güney Fransa'daki malikaneniz keyiflidir umarım."

Lucius Malfoy da aynı alayla tebessüm etti. " Keyifli ama burası kadar eğlenceli değil."

Hermione omuz silkti, "Ne yazık."

"Orada her gün kapımdan kan revan içinde birileri geçmiyor. Ne oldu yoksa bir düelloya mı giriştin?"

Hermione gözlerini devirdi. "Daha fazla konuşursan üzerine örtü örteceğim."

"Sen bilirsin, hıh. Bu evde gidebileceğim tonla başka tablo var. Oğlumun ve eşimin bilmediği portreler bile mevcut... Sadece benim bildiğim."

"Bu bilgilerin işime yarayacağını sanmıyorum ne yazık ki Lucius."

Lucius Malfoy'un yağlı boya ve büyüyle harmanlanmış cüppesindeki broş parıldadı. "Bunu asla bilemeyiz... Haydi bir anlaşma yapalım. Sen bana bir iyilik yap, ben de sana."

Hermione şüpheci bir tavırla onu süzdü, "Senden ne isteyebilirim ki?"

Lucius hafifçe güldü, "Burası benim evim. Tüm sırlarına ben hakimim. Oğlum benim konuşsa bu sırlara o da vakıf olabilirdi ne var ki beni bu köşeye asmayı tercih etti. Benim yerim şu şöminenin üzeri olmalıydı." Hermione başını çevirip çıtırdayan şöminenin üzerine baktı. Sahiden de tam Lucius'un portresinin sığabileceği türden bir boşluk vardı duvarda.

"Şimdi anlaşmaya gelelim. Benim kulağım deliktir, özellikle bu evde tablodan tabloya gezebiliyorken. Hasta olduğunu ve sevgili Narcissa'mın sana iksir hazırladığını biliyorum. En son ben Azkaban'da ölmeden önce benim için yapmıştı, kıymetini bil. Her neyse sadede geliyorum. Sana hastalığını araştırabileceğin kara büyü kitaplarının yerini söyleyeyim."

Genç kadın gözlerini kısıp ona baktı, "Peki karşılığında ne isteyeceksin?"

Lucius duraksadı, hafifçe boğazını temizledi. "Bunu ne kadar söylemek istemesem de... Narcissa ve Draco çok yalnız. Hiç çaktırmayacak kadar onurluyuzdur. Ama Ölüm Yiyenler dışlandılar.  Aslında belki de bu iyiye alamet kim bilir. Ama kimseyle görüşemiyorlar. Ara sıra Diagon yolunda gezebilseler de insanların onlardan çok hoşlandığını söyleyemem. Bir süre onlara... Arkadaşlık etmeni istiyorum. Başka bir şey değil."

Tomione - Profesör GrangerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin