17. Bölüm: Patronus

2K 175 58
                                    

(yazarın notu: lütfen ama lütfen sabrederek okumaya devam edelim, parçalar öyle oturacak :)

17. Bölüm

Hava çok güzeldi. Güneşliydi, bulutsuzdu ve serindi. Evet havanın sıcak olmaması memnuniyet vericiydi. Tom soğuk havaya bayılırdı. Belki de soyundan geldiği Slytherin'in sembolü olan yılan gibi soğukkanlıydı o da. Yağmur da tercih edilebilirdi ama rahatça kitabını okumak ve göl manzarasını ıslanmadan seyredebilmek için ideal bir havaydı. 

Tom keşke sıcak bir fincan sade kahvem olsaydı, diye düşünüp içinden küfretti aklına şu an geldiği için. Şato uzakta kalmıştı ve şimdi gidip gelirse Granger'ın varışını kaçırırdı. Tom neredeyse 1 saat erken gelmişti buluşma yerlerine. Kışın buz gibi esen rüzgarlarına karşın bugün hava bulutsuzdu. Güneş ise gökyüzünde altın bir Galleon gibi parıldıyordu. Kara Göl ilk defa siyah değil hoş bir lacivert tonundaydı.

"Merhaba, Tom."

Tom ağacın altına oturmuştu, Granger beklemeden onun yanına çöktü ve bacaklarını uzattı. Gözlerini kapayıp derin bir soluk aldı. "Öğrenciyken buraya çok sık gelirdim." dedi gülümseyerek. "Kahve?"

Elindeki kahve termosunu ve iki tane fincanı gösterdi. Tom tebessüm etti, Granger her şeyi düşünüyordu. "Teşekkür ederim."

Tom, Granger'a duyduğu hisleri analize çabaladı genç kadın onlara kahve doldururken. Sadece bedensel bir çekim hissetmiyordu ona karşı. Zekası ise zaten kefedeki en ağır şeydi. Bunun yanı sıra onunlayken kendini sıkça tebessüm ederken buluyordu. Hissettiği şey bir tür memnuniyetti ama bundan daha sıcaktı. İçini ısıtan cinsten bir his. Sanki soğuk havada içilen bir yudum sıcak çikolata gibiydi. Mutluluk buna mı benziyordu? 

O bunlara kafa yorarken genç kadın Tom'un eline fincanı tutuşturup kendisine de koyduktan sonra gözlerini kapattı ve üfleyerek bir yudum aldı keyifle. "Mmm...Mükemmel."

Granger sırtını ağaca yasladı. Kolu Tom'un koluna değerken sıcaklığı yavaş yavaş Tom'u da sardı. "Kendinden bahset bana."

"Ne?" 

"İnsanlara kendinden bahsetmeyi sevmediğini biliyorum." dedi Granger temiz bir mendilin içine sardığı bisküvileri kucağına koyup bir tanesini eline alarak. "Ama karşılığında benden bir şeyler öğrenebilirsin." Ardından eline aldığı bisküviyi Tom'a uzattı.

Tom önce petiböre, sonra Granger'a baktıktan sonra genç cadıya anlatabileceği ve anlatamayacağı şeyleri hızlıca ayrıştırdı. 

"Pekala." dedi ve bisküviye uzandı. Ardından kahvesine batırıp çıkardı, hafifçe üfledi ve bir ısırık aldı. "Anlatayım..."

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

 Tom, Granger'ın dudaklarına gömüldü büyük bir açlıkla. Granger'ın eli ise onun çehresini kavrarken Tom da kollarını onun beline doladı. Onu öperken Granger da alevli bir şekilde karşılık verdi. Parmakları önce yanaklarında sonra boynunda ve ardından göğsüne kadar indi. İçerisi fazla mı sıcaktı, yoksa kendisine mi öyle geliyordu emin olamadı. Kulakları uğuldamaya başladı.

Birbirlerine bu kadar yakınlarken daha ne kadar yaklaşabileceklerini bilmiyordu ama Tom onu istiyordu. Kesin olan şey buydu. Kalbinin atışlarını neredeyse duyabiliyordu.

"Bu doğru değil."

"Yaptığım yanlışlar arasında en doğrusu bu, Granger."

Uzun zamandır hiçbir duygusu, hiçbir dürtüsü, hiçbir arzusu bu kadar baskın olmamıştı. Bagman'ın Granger'ı öptüğünü gördüğünde göğüs kafesinin içinde uyanan canavar sanki tüm zincirlerinden kurtulmuş gibiydi. Canavarın zinciri kopmuşken çıkardığı yangın önce kalbine sonra karnına ve oradan bacaklarının arasına yayıldı. Hermione'yi belinden tutup arkasındaki kitaplığa yasladı. Kitaplardan bazıları sallanarak yere düştü. Öpmeye devam ediyordu sanki durursa onu kaybedecekmiş gibi büyük bir tutku ve hazla. Sani bu yeni bir çeşit nefes almaktı ruhu için. Kendi bedenini onunkine bastırırken diğer eliyle onun bacağına dokundu ve yavaş yavaş yukarı çıkmaya başladı. Dudaklarının arasından kısa bir inilti kaçtığında soluklanmak için kısa bir an geri çekildi ,  ama Granger ise Tom'a sadece bir saniyelik izin verdikten sonra doğrulup onun dudağını dişlerinin arasına sıkıştırıp kendine çekti. Tom bu daveti memnuniyetle karşılarken öpücüklerini bu kez onun dudaklarından boynuna kaydırdı. Kendi gömleğinin düğmelerini çözdü. Tom bu kez onun tırnaklarının hafifçe göğsünde, sonra karnında ve bacaklarında gezdiğini hissetti. Bir ateş yayıldı bedenine. Onun boynu ve omzu arasına kondurduğu öpücükleri hızlı ve aceleci değil, tutkuyla kondurmaya başladı .Tembel öpücükleri önce boynundan köprücük kemiğine ve oradan da aşağılara indi. Granger'ın gömleğinden kurtulmak için hızlıca ama centilmence düğmeleri söküp attı. Tom ise dudaklarını tekrardan onun dudaklarıyla buluşturdu. Granger'ın parmakları onun sırtına kaydığında tırnakları artık canını yakacak derecede batıyordu Tom'un tenine. Ama Tom bunu seviyordu. Bedenini onunkine yasladığında sıcaklığı yayıldı vücuduna. Tom, elini bu kez cadının bacağının iç tarafında gezdirirken daha da yukarı kaydırmaya başladı, en yukarıya, zirveye ulaşana dek tereddüt etmedi. Granger'ın soluğu kesilip bedeni yay gibi gerildi. Bir kez daha inlediğinde doğru zamanda doğru yerde olduğunu anladı. Tom'u kemerinden tutup kendine çekti.  Bacaklarının arası artık neredeyse ağrırken ellerini pantolonunun tokasına götürdü ve kemerini açmaya başladı...

Tomione - Profesör GrangerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin