~HJG~
Hermione Granger, yüreği ağzında atarken hızla arkasını Tom Riddle'a döndü ve sık adımlarla uzaklaşmaya başladı.
Mantığı hızla oradan uzaklaşmasını, arkasına bir kez bile bakmamasını salık verirken zihnindeki başka küçük bir ses ise zaten günlerinin sayılı olduğunu ve fevri davranmasında hiçbir sakınca olmadığını tekrar ediyordu.
Granger lanet okudu.
Malfoyların nesilden nesile geçmiş, sonra unutulup bir gün Lucius Malfoy tarafından gün yüzüne çıkarılmış Zaman Döndürücüsü'nün laneti tetikleyebileceğini tahmin etmeliydi. Ama yüreği o kadar nefret ve hezeyan ile doluydu ki bu ihtimalin farkında olmasına karşın göz ardı etmişti.
Aklı geçmişe kaydı. Harry ölmüştü. Ron da öyle.
O vakitler Hermione artık Karanlık Lord'un kazandığı bir dünyada hayatta kalmak için yapması gerekenleri öğrenmişti. Karanlık Sanatlardan korunmanın en mantıklı yolu Karanlık Sanatları bilmekti. Bilmediği şeye karşı kendini nasıl savunabilirdi?
Hogwarts Savaşı'nda öldürdüğü iki kişi sadece başlangıçtı karanlığa doğru. İlki Bellatrix Lestrange'di. Zordu. Çok zordu. Bellatrix delicesine kuvvetli bir cadıydı. Hermione ise yalnızca 17sinde bir yeniyetmeydi. Ama başarmıştı. Molly devrilip düşmeden önce Bellatrix'i yavaşlatmıştı, Hermione ise nefret dolu bir sesle o melun sözcükleri bir küfürmüşçesine sarf etmişti.
Avada Kedavra!
Yeşil lanet onu vurduğunda Bellatrix donakalmıştı. Göz bebekleri kocaman olmuş, dudaklarının rengi çekilmişti. Hermione'nin ruhunu okurcasına gözlerine kitlenmişti bakışları. Sonrasında ipleri kesilmiş bir kukla gibi yere düşmüştü. Ve böylece Bellatrix Lestrange, onun karanlığa giden yolunu açan ilk adım olmuştu. Ancak onu karanlığın eşiğinden iten kişi bir başkasıydı.
Hermione'nin midesi bulanmıştı. Öldüren lanetin ağzında bıraktığı tat bile iğrençti. Ama damarlarında akan adrenalin savaş alanında bir saniye bile boş kalmasına izin vermiyordu.
Derin bir soluk aldı ve başını kaldırdığında bağırışların devam ettiğini gördü. Başı zonkluyor, kendini kusacak gibi hissediyordu. Fakat Bellatrix'in cesedinin yanıbaşında çömelmiş figür onun nabzını kontrol edip öldüğünü anladığında yavaşça başını kaldırdı. Soğuk siyah gözleri Hermione'ninkileri buldu.
Ve Antonin Dolohov, çirkin suratı öfkeyle çarpılmış biçimde onun yanına doğru koşmaya başladı. Onu tanımaması imkansızdı. Okuldaki 5. Yılının sonunda Sihir Bakanlığı'nın Esrar Dairesi'ndeki o kehanet odasında verdikleri düellodan sonra değil. O sefer Dolohov kazanmıştı. Şimdi kimin kazanacağıysa muammaydı.
Hermione asasına sarıldı ve meydan okurcasına karşılık verdi Dolohov'un hiddet dolu bakışlarına.
"Crucio!"
Hermione yana kaçtı ve lanetten sıyrıldı. Öfkeyle dolup taşıyordu. Ne baş ağrısı kalmıştı ne de bulantısı.
"Crucio!" Dolohov'un büyüsü yine sıyırıp geçti Hermione'yi. Adam ona ölümü bile reva görmüyordu. Ölmeden önce acı çekmesinden emin olmak istiyordu. Dişlerini sıktı genç kadın. Dolohov'un ummadığı kadar çabuk biçimde karşılık verdi.. "İmperio!"
Beyaz büyü süzüldü ve Ölüm Yiyen'i tam kafasından vurdu. Öyle ki Hermione bile böyle isabetli bir atışa şaşırmıştı. Ama beklemedi, "Gördüğün tüm Ölüm Yiyenleri öldür."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tomione - Profesör Granger
Fanfiction"Öğretmen olmak için fazla gençsin." "Öyleyim." diye kısaca yanıtladı gözlerini düzenlediği evraklarından ayırmadan. "Soracağınız başka soru yoksa Bay Riddle... Ofisimden çıkın." Ama Riddle ofisten çıkmadı. Daha önce hiçbir öğretmen tarafından böyl...