1

297 26 17
                                    

Adamın can havliyle attığı çığlık kulaklarımı çınlatınca dudaklarımı büzüp işe yaramayacağını bilsem de başımı çevirdim. Tam önümde yatan ve bizzat benim tarafımdan yaralanan birinin çığlıklarını duymamak mümkün müydü? Üstelik yarasına iki parmağımı bastırıp konuşturmaya çalışırken. Hayır. Mümkün değildi. Elimi çekip iki adım arkamdaki adama:

--' Yaşatın bu herifi! Bir doktor bulun. Yarın sabah yine geleceğim.' derken yataktaki çarşafa sildim parmaklarımı. Tırnaklarımın arasında kan kalmıştı ama umursamadım. Elimdeki tek kan bu değildi. Adamım:

--'Başüstüne hanımım.' deyip arkasını döndüğünde odadaki lavaboya gidip ellerimi yıkadım ve diğer adamıma döndüm.

--'Babam çiftlikte mi?' Sorunun cevabını biliyordum ama karşımdakinin:

--'Evet hanımım.' cevabıyla odadan çıktım. O buradaysa benim burada işim yok demekti.

Çakıllı yoldan arabama yürürken çiftlerin arkasındaki atlara baktım. Babamın en sevdikleri.. Safkan Arap ve İngiliz atları dünyada kadınlarından bile daha fazla sevdiği tek şeydi. Atlara itirazım yoktu ama kadınlarla ilişkileri midemi bulandırıyordu. Annem hiç sevmemiş olmasını ne bir evlat olarak ne de bir kadın olarak hiç kabul edemiyordum. Yirmi küsur yıldır hem benim varlığımı hem de annemin anısını hiçe sayarak yaşıyordu. Sinirimin daha fazla tepeme çıkmasına izin vermeden buradan gitmek için hızlandım. Araç yolundan çıkarken babam ve sevgilisinin evden çıktığını görünce gaza bastım. Bir ay önceki kadına benzemiyordu. Onun saçları sarıydı. Bu yeni olmalıydı. İçimden sinirle 'Bari birine karar ver be adam!' dedim ve gaza daha fazla basıp bolca toz kaldırdım yoldan. Bir iki ayda bir yanındaki kadın değişiyordu. Bundan nefret ediyordum.

Şehre yaklaşırken babamı düşünmeyi bırakmıştım. Aklımda konuşturmaya çalıştığımız o herif ve evime gidip şu aptal ve daracık takım elbiseden kurtulmak ve rahatlatmak vardı. Dün gece çatışmaya gitmeden daha esnek bir şeyler giymediğim için bile o herifi suçluyordum. İhanetini öğrendigimizi çabuk anlamıştı puşt. Kaçmaya çalışmıştı. Benden kaçamayacağını unutmuştu. Uslu uslu ölümünü beklemeliydi. Esasında hiç ihanet etmese onun için çok daha akıllıca olurdu.


.....


Eve girip doğrudan banyoya girdim ve küveti doldurmak için sıcak suyu açtım. Ceketimi çıkarırken ilk denemede başarısız olunca günün bütün öfkesini ondan çıkardım. Ceketi canımı bile yakmayı umursamadan kendimden sökerek çıkardım ve giysi dolabının derinlerine bir daha görmemek üzere savurdum. Kendi kendime yine kuduz köpek gibi hirlamaya başlayınca gömlek ve pantolonu da öfkeyle çıkarıp ceketin peşinden attım.

Küvetin dolmasını beklemeden ve neredeyse boşken içine oturdum ve beni sakinleştirme işini her zamanki gibi tam boynuma gelen suya bıraktım. Kaslarımın gevşemesine ihtiyacım vardı ve ve şuan için bu -gece on ikide- yapabilecek az sayıda şeyden biriydi.

Yarını hatırlayınca yeniden ve daha fazla gerildim. Yarın benim son on yıldır yaptığım her şey sonuçlanacaktı. Büyükler arasına, masaya girecektim. Kendisi de bir üyesi olmasına rağmen babam masaya girmeme karşıydı. Daha doğrusu giremeyeceğime inanıyordu. Zaten tüm çabam bu şekilde başlamıştı. Kendimi babama kanıtlamak ve erkek olmasam bile ona layık bir evlat olduğumu ona göstermek istiyordum. Başarılı olmama ise bir adım kalmıştı. Babamla karşılıklı inadımız on yıldır yürüdüğüm bu yola girmeme sebep olmuştu ve bugüne kadar her şey istediğim gibi gitmişti.

Kimin canını sıktığımı umursamadan hareket etmeyi babama isyanla öğrenmiştim. Kendimi kanıtlamaya çalıştığım adam dışında birini hiç umursamamıştım ve kimseyi buna azıcık da olsa değer bulamamıştım. 16 yaşında bu işlere fiilen bulaştığımda kız çocuğu olduğumu öne sürüp yapamayacağımı söylemiştiler. Yapabilirdim. Yüzüme bakıp bunu söylemelerinden iki hafta sonra bizden polise haber uçuran bir pisliğin kafasına sıktığımda hepsi neler yapabileceğim görmüştü. O günden çok kısa süre sonra ise 'katır inatlı' lakabını kazanmıştım. 'Hayır'ı cevap olarak kabul etmiyordum.

KurşunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin