3 saat sonra...
Saat epey geç olduğu için olmalı beyaz evin kapısında hiç gazeteci yoktu. Araba durduğunda Kadir'in sesi doldurdu beynimin içini yine.
--'Dediklerimi hatırlatmama gerek yoktur sanırım? Zekisindir sen.' Alaycılığına değil de bu duruma düşmeme sebep olmasına kızdım. Tam şuan, şimdi istese beni kurtarabilirdi. Bir ordu toplayıp kardeşimi kurtarmaya gitmeme yardımcı olabilirdi. Ama o, onu sevmeyen bir kadına delicesine tutunacak kadar dengesiz biriydi.
Üzülmenin anlamı yoktu. Marcus'la babamın beni uyardığı sevgi en büyük zafiyetim olmuştu işte. Kadir'i gözlerimi kapatıp açarak onayladım sessizce. Ona bakmaya bile tahammül edemiyordum ama hiç değilse kızımı babasının kollarına bırakana kadar dediklerini yapmalıydım.
Kızım babasına kavuşacaktı. Benim onu sonsuza kadar kaybedecek olmamın bir önemi olmuyordu bu durumda. Levent beni hiç affetmeyecekti ki ben bunu çoktan hak etmiştim. Biraz sonra yapacağımsa onun zihnindeki tabutuma çakılacak son çivi olacaktı.
--'İn bakalım.'
Kadir'e yeniden kafamı sallayıp kızımı dikkatle sararak kapıyı açtım ve arabadan indim. Dizlerim titriyordu ama Kadir'in planı için giydiğim şık ve yeni kıyafetin ve makyajımın bütün bunları örteceğini umuyordum.
Levent ortada bir sorun olduğunu anlasa daha kötü bir sonla karşılaşabilirdim. İkisini de kaybedebilirdim. Bu düşünce kanımı dondururken gözlerimi sımsıkı kapatıp açtım. İhtimali bile kalbimi sıkıştırmaya yetiyordu. O ve kızım yaşadıktan sonra gerisi önemli değildi benim için.
Uyuyan kızımın yüzüne son defa baktım. Babası ona benimle ilgili ne diyecekti? Daha önce öldüğümü söylemeyi reddetmişti ama bugünden sonra bunu pekâlâ yapabilirdi. Yapmasını istiyordum. Kızım terk edildiğini düşünmektense ölmüş annesi için üzülebilirdi. Terk edilmiş olmak kadar üzücü olmazdı bu muhtemelen.
Bebeğimin alnını öptüm uzun bir öpücükle. Ona kanım dışında bu silinip gidecek öpücüklerden başka ne bırakabilecektim?
Hiç. Koca bir hiç.
Veda vakti gelmişti. Sanki beni duyup anlayabilecekmiş gibi kulağına eğildim.
--'Hoşça kal kızım. Sen hayatımdaki en güzel sürprizdin. En güzel hayal. En güzel hediye. En temiz arzu. Seni seviyorum. Seni çok seviyorum kızım. Affet beni.' dedim onu koklarken fısıltıyla. Onu bırakmak istemiyordum. Allah biliyor ya onu gözümün önünden bir an bile ayırmadan büyütmekti hayalim. Ama yapamazdım.
Kadir arabanın önünden dolanıp kolumu tuttuğunda felaketi daha fazla geciktiremeyeceğimi anladım.
--'Hadi.' deyişi sabırsızlıkla doluydu. Ne sanıyordu ki? Bebeğimi bırakınca birden onları unutup ona karşı bir şeyler hissedeceğimi mi? Bir an için durup ona baktım merakla. Gerçekten böyle düşünüyor olamazdı, değil mi? Bildiğim Kadir aptal biri değildi ama onun hakkında bana âşık olması gibi önemli bir bilgiyi yakalayamadıktan sonra ne diyebilirdim ki?
Demir bahçe kapısını açarken beni de çekeleyince adımlarımı hızlandırıp ona uymak zorunda kaldım. İtiraz edecek halim kalmamıştı.
Yeşilliği geçerken her şeyin ne kadar solup öldüğünü fark ettim acıyla. Kimse ilgilenmiyor olmalıydı. Onları mahvetmiştim. Bu aileyi, evi, bahçedeki bitkileri bile mahvetmiştim işte.
İnci'min yüzüne baktım. Yeniden ve defalarca yanaklarını öpüp kokusunu içime çektikten sonra yürümeye devam ettim. Onun hayatına da pisliğimi ve karanlığımı bulaştırmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurşun
Algemene fictieSeviyorum mümkün değil Aramızda kurşun, yasak bölge var. Sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel Kanunu yapanlar ihtiyar *** --'Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim.' diyebildim. Onu kurtarmak için bile olsa bu kadar ağır bir yalanın altında ez...