47

28 1 0
                                    

Önceki bölümde.... 

Ertesi gün...

Kucağımda kızımla hastanenin lobisinde dikilirken dışarıdan gelen soğuk rüzgârla endişelendim. Bebeğimin hastalanmasını istemiyordum. Son evrakları imzalayan Levent'e:

--'Biz arabaya geçiyoruz.' dedim dışarıyı işaret ederek. Başını aşağı-yukarı sallayıp:

--'Tamam, hemen geliyorum.' dedi cevaben tatlı bir gülümsemeyle. Annemler doğrudan eve gelecekti.

Yanımda Fırat'la binadan çıkıp merdivenleri indim ve tam karşımda duran arabaya yürüdüm. Fırat benim için yan kapıyı açıp bindi ve kollarını uzattı. Kızımı ona verip hemen oturdum ve onu geri aldım. Ondan bir saniye için bile ayrılmak istemiyordum.

Kardeşim sürmeli kapıyı kapatırken öndeki koltuktan bize dönen silahla donakaldım. Karatepeli. Kardeşim neye baktığımı anlamak için arkasını dönerken başımdaki tacı çıkarıp kapanmak üzere olan kapının aralığından dışarı attım çabucak. Bunu neden yaptığımı bile tam olarak bilmiyordum ama yapmam gerekiyormuş gibi hissetmiştim. Belki de ortada bir sorun olduğu anlaşılsın diyeydi.

Karatepeli:

--'Silahını ver.' dedi sertçe bana bakarken. Çok öfkeliydi ve buna hakkı vardı. Bütün hayatını mahvetmiştim. Fırat bana ve kızıma bakıp belinden silahını çıkardı ve isteksizce adama verdi. Tuzağa düşmüştük ve ikimiz de kendimizi çaresiz hissediyorduk. Araba hareket ettiğinde Fırat bana doğru eğilip fısıldadı.

--'Özür dilerim abla.' Gözlerinde saf utanç vardı. Uzanıp bileğini tuttum.

--'Senin bir suçun yok.' 

Söylediğim şey onu yarı yarıya bile ikna edememişti. Karatepeli'ye: 'Çocuğu bırakayım. Senin derdin benimle.' diye teklif ettim umutsuzluğumu saklamaya ve başımı dik tutmaya çalışarak. Tahmin ettiğim gibi kabul etmedi.

--'Bana yaptıklarının mislini sana yaşatacağım Gökçe Hanım. Ve buna çocuğun da dâhil olacak.' Gözleri çıldırmış gibi sonuna kadar açıktı ve yüzü kırmızıyla mor arası bir renk almıştı. 'Ailemi dağıttın. Sanıyor musun ki aynısını sana yapmadan seni gebertip bir kenara atarım? Yooook. Öyle kolay ölüm yok sana.'

Öfke ve nefret genelde beni korkutmazdı ama şuan iliklerime kadar üşüyüp titriyordum. Yine de aklında her ne varsa –en azından şuan için- ölüm olmadığına sevinmiştim.

***

2 saat sonra...


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bir eve girdiğimizde gözlerimizi açıp itekleyerek salonun ortasına yürüttüler bizi. Merak etimi kavurmaya, kemiklerimi sızlatmaya başlamıştı artık. Planı neydi bu herifin?

KurşunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin