14

46 7 0
                                    

Örgünün sonuna geldiğinde durdu.

--'Eee..toka?' dediğinde hızlıca komodinimin üzerindeki lastik tokaya uzandım. Yaptığım hareketin ona nasıl bir manzara sunduğunu fark ettiğimde tokayı alıp oturdum ve kıpkırmızı oldum. Yanaklarım yanıyordu. Donakalmış olmalı ki hareketsiz kalmıştı. Omzumun üstünden bir bakış atıp:

--'Bilerek yapmadım doktor, vazgeçtiğimi söyledim.' dedim. Beni yanlış anlamasını istemiyordum. En azından daha fazla yanlış anlamasını yani.. Hafifçe öksürerek boğazını temizledi ve:

--'Ta.. tamam.' diyebildi sadece. Tokayı bağlamak için elleri yeniden tenime değdiğinde sıcaklamıştım. Üstelik ellerinin titrediğine de yemin edebilirim.

--'Örgü tamam. Ben havlu getireyim.' deyip banyoya gittiğinde derin bir nefes alıp verdim. Tepkilerimi garipsiyordum. Hayatımda her zaman erkekler olmuştu. Kimseyle bu kadar yakın olmamıştım elbette. Ama onun beni bu denli heyecanlandırması garipti. Heyecanın korkunun kardeşi olduğunu zannederdim ama ondan korkmuyordum. O zaman bu heyecan neydi? Kadın-erkek yakınlaşmasının heyecanı mıydı?

Geri gelirken onu izledim. Çok uzun boyluydu ve yakışıklı denebilirdi. Çenesi erkeksi şekilliydi ve dudakları.. Ne diyorum ben?! Örtüyü düzeltip ellerime diktim gözlerimi. O tekrar yatağa çıktığında titrememe engel olamadım. Bunun için gök gürültüsünü de bahane edebilirdim ama yalan olurdu. Onu izlerken gürültüyü duymamıştım bile.

--'Nasıl yapayım?' diye aniden konuşunca irkildim. Dalmıştım. Başımı geriye doğru eğip:

--'Sarsan yeter.' derken neredeyse başım göğsüne değiyordu. Sıkıntıyla yutkunup havluyu saçlarıma sardı ve:

--'Oldu mu?' diye sordu aceleyle. Bir an önce kaçmak istediği belliydi.

--'Oldu oldu.' deyip yan döndüm ve başımı yastığa koydum. Kafamda koca havluyla saçma bir vaziyette olduğumu biliyordum ama umurumda değildi. Tereddütle bana bakıyordu. Gitmek için izin vermemi bekliyordu ama gitmesini istemiyordum.

--'Uykum yok. Yürüyemiyorum da. Konuş bari canım sıkılır benim burada.' deyiverdim tehlikenin geçtiğine emin olsun diye. Namusunu kirletmeyecektim. Kafası karışmış gibi:

--'Ne konuşayım?' dediğinde yattığım yerde omuz silktim.

--'Bul bir şey, fark etmez.'

Biraz düşündü. Soracağı şey her neyse çekiniyordu.

--'Bugün.. Annemlerin gelmesine kızdın ya.. Neden yemeğe kalmalarını istedin?' Afallama sırası bana geçmişti şimdi de. Ne cevap verecektim? Anne nasıl bir şey hissetmek istedim diyemezdim ki ona.

--'İyi bir gelin olmaya çalışıyorum. Kötü mü oldu?'

Şakaya vurmaktan başka çarem yoktu. İkna olmamış gibi bakmaya devam etti yüzüme.

--'Neden önemseyesin ki?' dedi ama duraksadı. 'Sahteyiz biz. Yani annem mutlu oldu ama yapmak zorunda değilsin.' dedi. Rol yapmakla mı suçluyordu beni? Hayatta kalmasının sebebi bu rol değil miydi? Nankörlüğü beni sinirlendirdi.

--'Umurumda değil zaten. Numara yapıyordum, eğlenceliydi. Hem o da sevinmiş işte. İşine gelmiyor mu bu senin? Ölmedin. Anneciğini de mutlu ediyorsun.' dedim hızlıca. Söylediklerim canını sıktı. Yüzü düşmüştü.

--'Ben..' durup yüzüme baktı ve başını eğdi. 'Bir daha olmamasını sağlamaya çalışırım. En azından habersiz gelmezler. Affedersin.'

İçim buruldu. Annesi yaşarken onları nasıl uzak tutabilirdim ki? Onu zaten evinden ayırmıştım.

KurşunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin