Leventten...
Tayfun Bey:
--'Levent oğlum nerede?' dediğinde kapıdaydım. Odaya girip Gökçe'nin yanında durdum ve babasının öyle görmek isteyeceğini düşünerek elini tuttum.
Aynı sebepten: 'Buradayım baba.' desem de ona "baba" demek çok acayip hissettiriyordu. Gökçe babasının elini bırakınca merak edip yüzüne baktığımda şaşırdım. Kırgınlık vardı ifadesinde. Neden?Yaşlı adam öncekinden yorgun görünüyordu ama otoriter bir ses tonuyla:
--'Aferin oğlum. Gökçe'yi yalnız bırakma. Bana bir şey olursa o sana emanet.' dediğinde gerilmemek elimde değildi. Biz gerçek olmasak bile adam kızını bana emanet ederse ne yapmalıydım? Ölürse -şimdi değil ama bir gün ölecekti- Gökçe'nin benim yardımımı istemeyeceği belliydi. Israrla yanında kalacak mıydım? Kalmama izin vermezdi muhtemelen.
Gökçe'nin elini daha sıkı tutup içi rahatlasın diye:
--Siz iyi olacaksınız. Ameliyat çok iyi geçmiş.' dedim ve "karıma" baktım. Hepsi roldü. "Babasına karşı rolüme devam ediyorum." dedim kendi kendime. Peki, neden içimde bunun aksini iddia eden, mide ağrısına ve yalana benzeyen bir his vardı?
Yol boyunca yaşadığı telaştan şimdi eser yoktu yüzünde. Kaşları birleşmiş, alnı kırışmıştı. Tayfun Bey memnuniyetle baş salladı ve iç çekti.
--'Ehh ..Bu sefer de atlattık galiba.' Elini havada sallayışı önemsiz bir şeyden bahseder gibiydi. Onlar için vurmak-vurulmak bu kadar mı sıradandı? 'Siz nasılsınız? Balayındaydınız... Sahi ben kaç gündür buradayım?' diye sorduğunda Gökçe'ye herhangi bir şey söylememi istiyor mu diye bakıp:
--'Biz iyiyiz. Bir hafta oldu. Birkaç gün içinde taburcu olacaksınız. İyisiniz.' dedim ciddiyetle.
Adamdan bu halde bile korkuyordum ama Gökçe'ye söylüyordum bunları. Babasının iyi olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı ve bir doktor olarak bunu benden duyması daha etkili olurdu.
Neyse ki adam onu yok saydığımı falan düşünmemiş muhtemelen bunu fark bile etmemişti.
--'O kadar bekleyemem. Karatepeliyle işim bitmedi. Kadir'i çağırın bana. Artık bu hesabı kapatacağım.' dediğinde Kadir denen o karanlık adamın Azrail gibi bir anda odada bitmesini bekleyerek nefesimi tuttum. Gökçe bezgince babasına baktı.
--'Baba.. O hesabı ben kapatacağım. Bir planım var, bana bırak. Sen iyileşmene bak.' dediyse de sözlerinin adamda bir karşılığı olmadı. Küçümser gibi dudaklarını büzüp:
--'Sen evine bak Gökçe.. Yeter bu kadar mafyacılık oynadığın.' dedi ve güldü. Dondu Gökçe.
Adamın bunları söylemesini beklemiyor olmalıydı. Peki, kabul edecek miydi? Çenesinin kasıldığını göz ucuyla görünce tahminimin yanlış olduğunu anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurşun
General FictionSeviyorum mümkün değil Aramızda kurşun, yasak bölge var. Sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel Kanunu yapanlar ihtiyar *** --'Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim.' diyebildim. Onu kurtarmak için bile olsa bu kadar ağır bir yalanın altında ez...