35

28 2 0
                                    


Levent'ten...

Önceden...


Evin sokağına girdiğim anda suratıma yerleşen gülümseme artık benim için o kadar yabancı değildi.

Ev. Evimiz. Gökçe ve benim evim, yuvamız.

Beni beklediği düşüncesiyle heyecanlanırken hayatımın sonuna kadar böyle olacağımı biliyordum. Ona kavuşmak beni daima ilk buluşmasına giden bir delikanlıya dönüştürecek ve kalbimi hızlandıracaktı. Sadece filmlerde olur dediğim aşk buydu işte.

Ellerimizi birbirimizden ancak işe gitmek için çok az zamanım kalınca çekebiliyorduk. Çalıştığım sürenin dışında ya onu düşünerek eve koşuyordum ya da yatakta kollarımdaydı. Kollarımda olduğu zamanları düşünmek şuan bile kanımı kaynatmaya yetiyordu.

Aşkımızı itiraf ettiğimiz o geceden sonra adımı söyleyişi değişmişti. Ya da belki de artık birbirimizi sevdiğimizi bildiğimden bana öyle geliyordu. Her söyleyişinde damarlarımdaki kan hızlanıyor, parmaklarım karıncalanarak ona uzanıyordu.

İşten geldiğimde kendimizi yatakta bulmamız bir dakika sürmüyordu ve gece boyu adımı her söylediğinde onu sayısız kere daha öpüyordum. Ona ait olmak beni tamamlamıştı. Hayatımda eksik olan oydu ve şimdi her şeyim tamdı.

Arabayı garaj yoluna çevirirken arka bahçeye kaydı bakışlarım. Hiç çıkmıyorduk ama güzel, yeşil bir yerdi ve hoş bir bahçe mobilyasıyla hamak vardı. Umudum, yakın zamanda olmasa bile bir gün bu bahçede çocuklarımızın koşturmasıydı.

Eve döndüğümde onu kızımız ya da oğlumuzla -ya da her ikisiyle- görmek ve o bana sitem ederken çocukları kucaklayıp öpücüklere boğmak ne güzel olurdu. Belki de nöbetim sabah biterdi ve hepsi uyurken gelip Gökçe'nin yanına yatardım. Uykuya dalana dek onu izlemek ve uyanır uyanmaz yüzünü görmek muhteşemdi. Hayatımın geri kalanı boyunca da böyle olması için sürekli dua ediyordum.

Fırat'ın evin önünde dikildiğini fark edince gülümseyip el salladım ve konuştuğumuz geceyi hatırladım yine. Nöbetten geç çıktığım bir akşam beni kapıda durdurup konuşmak istediğinde tedirgin olmuştum ama sonra söyledikleri o an gerekliliğini yitirmiş olsa da birazcık korkuya fazlasıyla değerdi.

--'Gökçe Hanım benim ablam Levent Bey. Bir yanlış anlama olmuş anladığım kadarıyla. Altını çizmek istedim.' demişti doğrudan gözümün içine bakarak. İlk andaki korkum geçtiği için başımla onaylayıp:

--'Biliyorum Fırat Bey. Konuştuk biz. Sorun yok.' demiştim mutlulukla. Gökçe benim ben de onundum. İlk ve son olarak sadece birbirimize aittik. Karşımdaki adam aniden çocuk gibi sırıtmaya başladığında ve sarıldığında yaşadığım şoku anlatamazdım.

--'O zaman müsaadenle sana enişte diyebilir miyim artık?' diye sorduğunda ağzım açık kalmıştı. İşte o an, ilk şaşkınlıktan sonra, Gökçe ve Fırat'ın gerçekten kardeş olduğunu, bunun kibarlıktan veya başka bir sebepten öylesine söylenen bir şey olmadığını anlamıştım.


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
KurşunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin