43

52 2 0
                                    


Ertesi sabah...


Gökçe'den...


Gözlerimi açar açmaz salondan gelen patır kütür sesleri duydum. Hemen sonra birinin:

--'Abi bunu böyle bırakıyoruz.' dediğini duydum. Fırat'tı bu. Kime abi diyordu ve neyi nereye bırakıyordu?

Başımı yastıktan zor ayırıp yataktan kalktım ve salona çıktım. Levent büyükçe iki kutuya düşünceli düşünceli bakıyordu. Fırat beni fark edince kocaman gülüp:

--'Günaydın abla. Dışarıdan istediğin bir şey var mı?' dedi neşeyle. Aklımda bir ışık parladığında gözümün önünde tek bir resim vardı: Simit. Kokusu burnuma kadar gelmişti bile.

--'Simit..Simit alsana be canım çekti.' dedim ağzım sulanarak. Bu aramızda bir şakaymış gibi sırıtıp:

--'Hemen abla.' dedi ve ok gibi fırlayıp çıktı evden.

Bakışlarımı kutulara çevirdim merakla. En büyük olanın üzerinde içinde bebek olan bir beşik resmi vardı. Levent'e dönüp olabildiğince asabice:

--'Buraya beşik istememiştim doktor.' deyip diğer kutuya baktım. Şu yerde duransa bebek sallama şeylerindendi. Adı her neyse işte. Kaşlarımı çattım ama sinirim ona değildi. Bebeklerle ilgili hiçbir şey bilmeyen kendime kızıyordum. Anne olmak senin neyine be Gökçe?  'Bundan da.' Parmağımla gösterip eklemiştim. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Levent ise yüzünde gülümsemeyle:

--'Prensesin bunlara ihtiyacı olacak.' deyiverdi inadıma gibi keyifle.

İlk aylarda kızım yanımda uyur diye düşünmüştüm ama sanırım beşik o kadar kötü bir fikir değildi. Hem belki de beşiğinde uyuması daha sağlıklıydı. Ayrıca bana alışmaması onun için daha iyi olabilirdi.

Olur muydu? Ben neden bu kadar cahildim bu konularda? Neden hayatımdaki tek kadın figürü evdeki çalışanlar ve babamın gelip geçen sayısız sevgilileri olmak zorundaydı ki?

Bazen babam yeniden evlenip gerçekten bir çocuk yapmış olsa en azından düzgün bir aile hayatımız olabileceğini düşünürdüm. Keşke öyle yapsaydı. O zaman belki bütün bunları öğrenebileceğim bir kadın olurdu etrafımda.

Kafamı salladım.

--'İyi.' Cevabım kısa ve umursamazdı ama kızımı beşiğinde ve odamızda hayal edince buruldum. O gidince beşiğe ne olacaktı? Bana ne olacaktı? Duygusuzca ekledim sinirle: 'Giderken götürürsün.'

Yine o şok oluş belirdi yüzünde ama kocam konuşmadı. Daha fazla konuşmasını o an için kaldıramayacaktım zaten.

Mutfağa geçip masayı hazır görünce:

--'Hatice Hanım gitti mi? Bir şeyler isteyecektim ondan.' diye hayıflanarak omzumun üstünden sordum. Levent peşimden masaya gelip:

--'Kahvaltıyı ben hazırladım. İşi varmış. Ne isteyeceksen bana söyle.' dedi âşık olunası bir suratla. Ben oturunca o da karşıma oturdu. Büyük bardaktaki yeşil içeceği görünce midem bulandı. Bu neydi böyle?


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
KurşunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin