5

62 11 6
                                    

47 gün sonra..

Gelinlik olması gerektiği gibi üzerime tam oturmuştu. Boy aynasında kendime bakarken fazla oyalanmadım. Aslı'ya başımla onay verip:

--'Oldu işte.' deyiverdim ve aynaya arkamı döndüm. Bu beyaz elbise yalandan da olsa bana göre değildi. Bu kadar beyaz ve temiz bir şeye uygun hiç değildim. Aslı dudak büzerek yanıma geldi ve:

--'Gökçe ya ne heyecansızsın. Ben senden daha heyecanlıyım.' dedi ve gelinliğin eteklerini düzeltti neşeyle. Sahiden benim için benden daha mutluydu sanki. Provalarımdan birine kendini davet ettirdiği bir gün laf arasında sorduğumda ise:

--'Tabii ki kuzum. Arkadaş demek senin adına en az senin kadar sevinen kişilerdir. Levent çok beyefendi birine benziyor. Çok yakışıyorsunuz.' demişti. Bizi hiç gerçekte yan yana görmemişti ama fotoğrafımızı gösterdiğim anda ciyak ciyak bir sevinçle çok Levent'in çok yakışıklı olduğunu, birlikte çok tatlı olduğumuzu söylemişti.

Yüzüne bakıp sahte olup olmadığını bir kez daha irdeledim. Ona küçük de olsa bir yakınlık göstermediğim halde neden ve nasıl benimle arkadaş olmak isterdi ki bu kız? Hatta kimi zaman açık açık bile belli etmiştim anlattıklarından  sıkıldığımı. Bir amacı var desem olamazdı. Aslı'nın babası da en az benimki kadar zengindi. Üstelik karanlık bir tarafı olmayan iş adamlarındandı Kemal Çayoğlu.

Daldığım düşüncelerden yine Aslı'nın koluma dokunmasıyla çıktım.

--'Teşekkürler Aslı. İyi ki buradasın.' dedim hak ettiği gülümsemeyi ona göstererek. Kız kardeşim ya da kuzenim yoktu. Düğün dernek işlerinde hiç anlamadığım ne kadar detay varsa hepsinde yanımda olmuş ve bana yardım etmişti. Bekarlığa veda partisi adı altında yapmasına izin verdiğim yemek de dahil her şeyle ilgilendiği ve verilecek hediyelere kadar düşündüğü için ona minnettardım. Otuz iki diş gülerek beni makyaj masasına doğru çekeledi ve:

--'Yalnız Tayfun Amca'ya da aşk olsun. Evin bahçesinde düğün yapmak mı kaldı ayol? Ne vardı şöyle güzel bir mekan ayarlasaydık?' diye yakındı bir defa daha. Düğün babamın ısrarıyla evimizin bahçesindeydi  ve çok az davetli vardı. Güvenliği kolayca sağlayıp kontrolü elimizde tutmak için evimizde olmayı tercih etmişti babam. Zaten bahçemiz gayet büyüktü. Aslı'ya gülümsemek dışında bir cevap vermedim bu kez.

Levent sadece çok yakın akrabalarını çağırmıştı ki imkanı olsa onları bile çağırmayacağına emindim. Aslı ile birlikte kuaföre son onayı verdiğimizde kapı tıklandı. İkimiz de aynı anda 'Girin' deyince aralanan kapıdan Zehra Teyze göründü. Tatlı bir tebessümle beni süzüp:

--'Gelebilir miyim kızım?' dediğinde kalbim acıyla çarptı. Bana 'Kızım' deyişi hem her defasında canımı yakıyor hem de beni sevindiriyordu. Benim annem yanımda değildi. Zehra Teyze de benim annem değildi evet ama kelimeyi o kadar samimi söylüyordu ki.. Ayağa kalkıp ona döndüm ve gülümsedim içtenlikle.

--'Tabii ki Zehra Teyze, buyurun.' İçeri girip kapıyı kapattı ve bana beğeniyle bakarak:

--'Maşallah kızım. Çok güzel olmuşsun.' dedi. O bana beğeniyle bakarken utandım. Beni tanımıyordu. Tanıdığını sandığı güzel ve iyi kızın oğluyla evleniyor olmasına mutluydu. Ama hepsi yalandı. Beni tanısaydı böyle gülmezdi. Aslı koluma dokununca cevap vermediğimi fark edip:

--'Ahh.. Teşekkür ederim.' dedim yere bakarak. Ellerimle oynuyordum. Kuaför çıkınca açılan kapıdan Ron'un sesini duydum. Aralıktan kafasını uzatıp bana baktı ve kocaman sırıtarak teklifsizce içeri girdi.

Biz sarılırken Levent'i gördüm odanın kapısından. Aslında sadece geçiyordu ama benim birine -bir erkeğe- sarıldığımı görünce durmuştu. Ron benden bir adım uzaklaşıp ellerimi tuttu ve İtalyanca:

KurşunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin