34

31 2 0
                                    

...


'Hemşireyi buldum. O itle birlikteymişler.'


Bir an için "o it" dediğinin Levent olmamasını diledim çaresizce. Çoktan dolan gözlerimden birer damla yaş kopup ellerime düştü. Ellerim kanları çekilmiş birer ceset gibi cansızlaştı aniden kucağımda.

Babam öfkeyle ağır ağır başını sallayıp dişlerini sıktıktan sonra sakin kalmaya çalışır gibi gözlerini kapatıp açtı bir kere. Söyleyeceği her neyse söylemek istemiyor gibiydi.

--'Kadın söylemese asla inanmazdım.' dedi hayal kırıklığıyla. 'Sorgulamadık bile. Fırat'ı yolladım. Sadece ağız arayıp emin olacaktık. Anlatmış..' diye ekledi dişlerinin arasından konuşarak. İşte o an babamın hayal kırıklığının sebebinin Levent'e gerçekten güvenmiş olması olduğunu anladım. Benim gibi o da masum yüzüne ve terbiyesine kanmıştı.

Kanmış mıydık? Ben neyse de babam da mı kandırılmıştı? Aşık olduğum için kör olabilirdim ama babam.. O da mı sevmişti Levent'i? Öyle ya, oğlu gibi gururla bakmamış mıydı damadına? Sevmişti demek..

Ama zayıflık göstermemeliydim. Babamın dönüp ben sana demiştim demesini istemiyordum. Hızlıca gözlerimi kurulayıp:

--'Anladım baba. Ben halledeceğim. Sen onu bana bırak.' deyiverdim aceleyle ve sert görünmeye çalışarak. Birden Levent'i öldürmeye karar verirse onu durduramamaktan korkmuştum.

Bana acır gibi bakıp onayladığında içten içe sevindim ama bunu de belli edemezdim çünkü beni aldatan kocamın ölmeyeceğine sevinmem benim dünyamda zayıflığın tanımı olurdu. Tam da bir kadına göre bir kusur sayılacağından adım gibi emindim.

--'Biliyorum, ölmeyecek.' diyerek duymak istediğim şeyi söylediğinde dişlerimi sıktım ağlamaya başlamamak için. Bebeğim babasız kalmasın demiştim o gün.. Artık gerçekten bir bebeğim vardı ve kararım elbette ki aynıydı.

Nasıl değişebilirdi ki? Ben eksik büyümüştüm. Bebeğimin de bunu yaşamasını, babasız büyümesini istemiyordum. Hele buna benim yüzümden gerçekleşen bir infazın sebep olmasını hiç istemezdim. Yüzüne nasıl bakardım? Nasıl açıklayabilirdim olan biteni?

Babam elini uzattığında nefesimi tutup bekledim. Elimi mi tutacaktı? Elini geri çekip yumruk yaptığında hala bunu umut eden yanıma güldüm içimden. Aptal gibi çocukça bir ümitle babasının desteğini bekliyordu küçük Gökçe hala. Kızdım, kırıldım ama zafiyet göstermeyecektim. Çenemi kaldırıp:

--'Sen ona ya da ailesine yaklaşma.' dedim öfkeliden çok buz gibi bir sesle. 'O artık sadece bebeğimin babası.' Kocamı affetmeyeceğimi ve ondan vazgeçtiğimi iyice belli etmeliydim. Aksi takdirde babam kadınca bir zafiyet gösterdiğimi düşünüp onu kendisi öldürmeye bile karar verebilirdi. Levent sahiden bunu yapmış olabilir miydi?

--'Hemen boşanacak mısın?' diye sordu babam alelade bir şey sorar gibi. İçim acıyla titredi. Aylardır boşanacağımızı bilir ve bunun için gün sayarken bugün bu fikir canımı yakıyordu. Ama ondan intikam alacaktım.

--'Bebek doğana kadar evli kalırım ama o bu akşam bu evden gidecek. Zafiyet yok, merak etme.' diyerek babama garanti verdim. 'Levent benim için bitti.' Sesim son derece kararlı çıkmasına rağmen bu şimdiye kadar yaptığım en zorlayıcı rollerden biriydi. Kahrolurken öfkeli olmayı bırak öfkeli gibi davranamıyordum bile.

İkna olmuş gibi başıyla onayladı babam beni. Onu ikna edebildiysem sorun yoktu.

--'Neyi, nasıl istersen öyle yap Gökçe.' dedi beklenmedik bir saygıyla. 'Karışmayacağım. Kendine ve torunuma dikkat et.' Bunca yıldır elimi kana bulayarak bile kazanamadığım saygısını kocamı boşamaya karar vererek mi kazanmıştım yani? Ya da saygı değildi bu. Acıma mıydı? Bir babanın merhameti olabilir miydi? Nereden bilecektim ben? Babam daha önce bana hiç merhametle yaklaşmamıştı ki?

KurşunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin