23

38 3 0
                                    

Salonun gürültüsü başımı ağrıtmaya başlayalı çok olmuştu. Zehra Teyze yanımda etrafa gülücükler saçarak oturduğu için ben de gülümsemek zorundaydım. Gelin ve damat henüz gelmemişti ama müzik 40 dakikadır aralıksız çalıyordu. İki kadın ve bir adam masamıza yaklaşıp bana çok dikkatle gözlerini kısarak bakınca tedirgin oldum. Beni tanımış olabilir miydiler?

Kadınlardan yaşlı olanı çenesiyle beni göstererek:

--'Zehra Yenge? Gelin bu mu?' deyince derdini anladım. Sesinde kırgınlık vardı. Düğüne az kişi çağırdığımız için kimse beni tanımıyordu. Aynı zamanda kırgındılar. Tek bildikleri Levent'in evlendiğiydi. Zehra Teyze mahcubiyetle bir bana bir kadına bakıp:

--'Evet, Meliha, Gökçe kızım. Meliha Halan. Levent'in büyük halası.' diyerek bizi tanıştırdı. Hemen iyi bir gelinin yapacağı gibi kalktım ve el öptüm. Şirin görünmeye çalışarak hal hatır sorduğumda geçiştirip ben orada yokmuşum gibi memnuniyetle:

--Oo, maşallah maşallah. Pek güzelmiş.' dedi yanağımı sıkarken. Canımın yanması bir yana –kadın güçlüydü- böyle şeylere hiç alışık değildim. Ayrıca çok rahatsız olmuştum. Asla böyle sevilmeye alışmak istemediğime karar verdim o an. Yine de gülüşümü bozmayıp sessiz kaldım.

Kadın yanağımı bıraktığında bir adım geri çekildim ve Levent'in kalkıp el öpmesine izin verdim. Adam bir anda hiç çekinmeden:

--'Levent oğlum, düğüne gelemedik. Tebrikler. Dünürler mafya dedi enişten, doğru mu?' diye sorunca baştan ayağa ateş bastı beni. Salonun gürültüsüne rağmen soruyu gayet net duymuştum. Levent dönüp bana bir bakış atınca yıkılır gibi yerime çöktüm. Burada kimseye bir şey yapamazdım. Hele ki adam Levent'in akrabası ve söylediği de tamamen doğruyken.

Kadınların –masadaki herkesin- bana baktığını hissediyordum ama onlara bakamadım bile. Ne diyebilirdim ki? Kanunsuz bir suçlu olmanın onların dünyasında bir izahı yoktu. Onlara göre biz sadece suçluyduk. Kimse nedenini nasılını sormakla uğraşmayacaktı. Benim de anlatmaya çalışmak gibi bir niyetim yoktu üstelik.

Levent kararsızca çıkan bir sesle:

--'Evet, enişte, mafya.' dediğinde şoke oldum. İtiraf etmesini beklememiştim. Gururla söylememişti ama saklamaya da çalışmamıştı. Enişteye göz ucuyla bakıp tepkisini bekledim. Adam Levent'in omzunu yıkmak istercesine silkeleyip sırıtarak:

--'Vay benim aslanıma be. Mafyadan kız aldın ha? Helal sana.' dedi coşkuyla. İşte bunu hiç beklemiyordum. Zehra Teyze ve Muhsin Amca biraz utanmış görünüyordu ki buna hak veriyordum. Bu kadar karanlık bir aileyle akraba olan kim olsa bunun duyulmasından utanırdı. Başımı eğebildiğim kadar eğip gözlerimi herkesten kaçırdım.

Ellerim dizlerimdeydi ama iki örümcek savaşıyor gibi huzursuzca oynuyordum parmaklarımla. Düşündüm. Ellerimdeki kanı görmedikleri halde benden bu kadar utanıyorlardı. Bir de sadece babamın değil benim de bir katil olduğumu öğrenseler ne yaparlardı acaba? Kaç adam öldürdüğümü, kaçının topuğuna sıktırdığımı, yaptığım illegal işleri bilseler şimdiki gibi karşılarında oturmama izin verir miydiler?

Levent aniden elimi tutup parmaklarımızı birbirine geçirince irkildim. Şokla yüzüne baktığımda ve gülümsediğini gördüğümde ilk önce alay ettiğini sandım. Ya benimle ya karşısındaki bilmem kim enişteyle dalga geçiyor olmalıydı. Akrabasıyla dalga geçme ihtimali olmadığına göre.. Sinirlendiğimi hissettim ama o kadar utanç içindeydim ki ağzımı açıp bir şey demeyi bırak kaçmak istiyordum.

--'Sağ ol enişte.' Ne? Teşekkür mü etti o? Benden utanmadan benimle evliliğini tebrik eden adama teşekkür mü etmişti o az önce? Adam babasıyla sohbet etmeye başlayınca bana dönüp gülümseyerek eğildi ve:

KurşunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin