11

75 8 4
                                    

20 yıl önce...


Oğlan annesiyle babasının ortasında yemek yerken söylemişti öğretmenin onları okula çağırdığını. Genç çift endişelenmişti. Ertesi güne kadar oğlana ne yaptığını, bir sorun olup olmadığını sorup durmuştular. Bir arkadaşıyla mı tartışmıştı? Bir sınavı mı kötü geçmişti? Soruları sorarken hem annesi hem de babası etrafında endişeyle dönüp üstünü başını kontrol etmiş, bir yarası olup olmadığına bakmıştı. Oğullarının kavgacı bir çocuk olmadığını biliyorlardı ama belki de bir arkadaşı bir şey yapmıştı. Yaralanmamıştı oğlan. 

Babası gece yatağına götürürken yanağını öpüp:

--'Bugün çok soru sorduk biliyorum oğlum. Ama seni sevdiğimizden, biliyorsun, değil mi?' dedi. Oğlan gülümsedi. Zeki bir çocuktu. Elbette biliyordu. Yaşına rağmen ailesinin ona gösterdiği bu ilgiyi görüyor ve -bazen bunalsa da- seviyordu. Arkadaşlarının aileleri böyle değildi. Babalar veli toplantılarına hiç gelmez, anneler çoğunlukla öğle yemeği için çantalara güzel şeyler koymakla uğraşmazdı. Bir çoğunun sadece para verip gönderdiğinin de farkındaydı.

--'Biliyorum baba. Ben de sizi seviyorum.' deyip babasının yanağını öptü o da neşeyle. Genç adam oğlunu yatağın yanında yere bırakıp sırtına hafifçe dokundu.

--'Hadi yat bakalım. Kahvaltıya sevdiğin bir şey yapacağım.' dedi oğlu yorganın altına girerken. Çocuk heyecanla yorganı çenesine kadar çekip kocaman açılmış gözlerle babasının yüzüne baktı.

--'Menemen mi?' Gören duyan olsa babası ona araba alacak zannedebilirdi ama o böyle bir çocuktu işte. Arabalar ya da benzeri şeyler hiçbir zaman umurunda olmamıştı.

O, babasının pazar günleri mutfağa girip menemen yapmasını ve bunu izlemeyi seviyordu. Annesiyle o, mutfak masasında karşılıklı oturur, babasının hafifçe mırıldanarak bir türkü ya da o sıralar hangi şarkılar popülerse onlardan birini söylerken domatesleri kesmesini izlerdiler. Bu fasıl saatlerce süren geniş bir kahvaltıya evrilirken bolca sohbet, kıkırdama ve kucaklaşma içerirdi.

Adam oğlunun başını okşayıp yorganını düzeltti ve sağ yanağından öpüp:

--'Evet, menemen. Şimdi uyu. Allah rahatlık versin.' dedi. Oğlan dişlerini gösterecek kadar genişçe gülerken:

--'Sana da baba.' dedi. Kapıdan gelen ışık kırılınca ikisi de o tarafa çevirdi başlarını. Genç kadın yüzünde huzurla birkaç saniye daha ikiliyi izledikten sonra gelip oğlunun sol yanağını öptü. Oğlanın saçlarını yana doğru tararken:

--'İyi geceler oğlum. Dualarını okuyup uyu.' diye tembihledi. Kadınla adam odadan el ele çıkarken oğlan içinden dualarını okuyup uykuya daldı.

Müdürün karşısında anne babasının arasında otururken oğlanın odayı incelemek için çok zamanı olmuştu. Duvarlar koyu renk garip bir deri döşemeyle kaplıydı. Kapı da aynı şekilde kalın bir döşemeyle kaplanmıştı. Kahverengi devasa ahşap masanın üzerinde tek bir kalem koyacak boşluk yok gibiydi.

Evraklar ve her türden isim listeleri masaya yayılmış durumdaydı. Duvarlarda ise, odaya renk katsın diye asılmış olduklarını tahmin ettiği birkaç tablo ve çeşitli diploma ve belgeler asılıydı. Çocuk annesinin hafif dokunuşuyla gözlerini müdüre çevirdi yeniden. Adam pala bıyıkları ve kocaman göbeğiyle dışarıdan bakıldığında biraz ürkütücüydü ama oğlan bunun böyle olmadığını bilecek kadar onu tanıyordu. 

Nihayet hademe çayları getirdiğinde havadan sudan konuşacak bir cümleleri daha kalmamıştı. Müdür çay kaşığını çıkarıp tabağın yanına bırakıp oğlana baktı sevecenlikle. Oğlan rahatlamıştı. Yanlış bir şey yapmadığını tabi ki biliyordu ama aniden velilerinin çağırılmasını anlamamıştı.

KurşunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin