Önceden..
Artık "Babam bunu nasıl yapar?" diye sormuyordum ama yine de öfkeleniyordum. Çünkü kim ne derse desin kafasına eseni yapıyordu. Şimdi de benden ancak birkaç yaş büyük bir kadınla sevgiliydi ve evlenip çocuk yapmaktan bahsediyordu. "Belki şans yüzüme güler de oğlum olur bu kez." demişti hevesle.
Onun için akla hayale gelebilecek her türlü fedakârlığı yapmış, elimi kana bulamıştım ama yetmemişti işte.
Çiftlik arazisinden çıktım ama gökyüzü bile boğuyordu beni. Böyle anlarda sığınabileceğim birinin olmasını istiyordum. Fırat muhtemelen beni güldürüp kafamı dağıtmaya çalışırdı. Ron kim bilir neredeydi ve doktor da çalışıyordu. Aklıma gidecek tek bir yer geliyordu. Düşünürsem oraya gitmemek için en az on tane sebep bulurdum. Bu yüzden düşünmeden gaza bastım.
O beni dinliyordu. Dinlemese bile hatta utançtan anlatamasam bile belki dizlerinde ağlamama izin verirdi. En azından bu defa öyle olacağını hissediyordum.
Kapıya ulaştığımda okyanusun ortasında tutunacak bir sal bulmuşum gibi bir yorgunlukla zile bastım. Buraya gelebilmenin sevinci neredeyse neden geldiğimi unutturacak kadar büyüktü. Sanki hayatta kalmak için son çarem buymuş gibi tutunmuştum kapıya.
Sonra "Annem" kapıyı açtı. Annem.. Beni görünce yüzü aydınlandığında benim için de kara vbulutlar dağılıp güneş göründü.
--'Kızım, hoş geldin.' dediğinde daha fazla beklemeden ayakkabılarımı çıkarıp içeri girip boynuna sarıldım ve ağlamaya başladım.
Hiç kimsenin yanında ağlamayan benim bile bir sınırım vardı işte. Her nasılsa bu aileye işlemiyordu kurallarım.
Bir süre ağlamama izin verdikten sonra beni salona alırken sırtımı sıvazlıyordu. Koltuğa oturtup bir tutam lavanta verdi elime. Bunun beni sakinleştirdiği, huzur verdiğini artık ikimiz de öğrenmiştik. Lavantayı koklayıp bunun doğrudan annemle bağdaştırdığım ilk şey olduğunu düşündüm. Bu ev demek annem demekti ve o da lavanta kokusuydu benim için.
Lavantayı koklayıp ona baktım gülümseyerek. O gözlerde benim için endişe vardı. Yine de tebessüm edip güç vermek istercesine omzuma dokundu. Sonra koltuğun ucuna oturup dizlerine pat pat yaptı yatmam için. Ağzım kulaklarıma varırken şaşkındım. İçimi mi okuyordu bu kadın? Yoksa bunu tüm anneler mi yapabiliyordu? Benim annem de bilir miydi neye ihtiyacım olduğunu bir bakışta?
Başımı dizlerine koyup ağlamaya devam ettim ama ne o bir şey sordu ne de ben anlatmayı düşündüm. Sormamasına seviniyordum esasında. Nasıl anlatılırdı bu? Babam kızı yaşında biriyle evlenecek diyebilsem bile beni hiç sevmedi diyemezdim. Erkek olmadığım için istemedi, hep yük olarak gördü nasıl diyebilirdim? Onlar beni babasının biricik kızı sanıyordular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurşun
General FictionSeviyorum mümkün değil Aramızda kurşun, yasak bölge var. Sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel Kanunu yapanlar ihtiyar *** --'Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim.' diyebildim. Onu kurtarmak için bile olsa bu kadar ağır bir yalanın altında ez...