29. Bölüm • Hoşça kalma, Yanımda kal!

3.7K 167 58
                                    

Merhaba canlar :) bir dönüm noktası bölümü ile daha karşınızdayım. Çok merak ediyorum acaba beğenecek misiniz bölümü? :) umarım beğenirsiniz. Gelecek bölüm Kerem'in ağzından olacak. Merakla bekleyin.

Bölüm şarkımız multimedia da. Nükleer başlıklı'nın yeni single şarkısı: beni hatırla. Valla ben şarkıyı çok çok beğendim. Sizinde beğeneceğinizi umuyorum.

Bu bölüm sevgili okuyucum Zeykerperest 'e gidiyor. Beğenmen dileği ile canım :)

Bu arada Kerem'in dedesi vefat etmiş. Başı saolsun. Umarım çabuk toparlanır.

Hepinize keyifli okumalar, sizleri seviyorum :)

29. Bölüm

Salı Günü

Sabahın ilk ışıklarına gözlerini açtı Zeynep. Ağrıyan gözlerini birkaç kez kırptıktan sonra yatakta doğruldu. Bu gece Amerika'ya gidecekti. Tek başına. Kerem'le dün yaşadıkları olayların üstüne yıkılmış bir şekilde gidecekti. Boğazında bir yumru vardı. Yutkundukça geçmesi gerekirken daha da büyüyordu. Nefes almasını engelliyordu.

Ayaklarını yataktan aşağıya sarkıttı. Bir süre o şekilde durduktan sonra ayağa kalktı ve banyoya gitti. Elini yüzünü yıkadı. Yan taraftaki askıda asılı olan buz mavisi havluyu alıp ıslak yüzünü kuruladı. Daha sonra odasına geri döndü. Gece çalışma masasının üstüne bıraktığı telefonunu alıp saate baktı. Saat 06.30 'u gösteriyordu.

Telefonu yerine geri koyup camın önündeki beyaz koltuğundan sabahlığını aldı ve giyindi. Daha sonra tavandan yere kadar uzanan camının önüne geçip boğazı, masmavi denizin üstünde süzülen gemileri, boğazın arkasındaki hafif pembemsi bulutları, bomboş sahili izlemeye başladı.

"Tam her şey düzeliyor, iyiye yöneliyor derken tuzla buza karışması neden? Ben artık çok yoruldum. Yaşamaktan çok yoruldum. Hep bir çaba içerisindeyim. Ben hasta olduğum gün bile bunu değil, Kerem'i düşündüm. Neden? Çünkü onu çok seviyorum. Ama o ne yaptı bana? Onu çok sevdiğimi bildiği halde 'Beni aldattın' dedi. Ve birçok kırıcı cümle getirdi devamında. Ben bunları hak etmedim ki! Keşke Amerikadan hiç dönmesem. Tedavi sırasında bir sorun çıksa da hep orada kalsam. Ölsem keşke. Yaşamak artık bana acı veriyor. Çok canım acıyor. Kendimi Kerem'i affetmeye hazırlamıştım. Bugün gitmeden önce 'Seni affettim' deyip boynuna atlayacaktım, ama o beni dün sonsuz bir yalnızlığa bıraktı. Terk etti. Belki de uzun zamandır beni bırakmak için plan kuruyordu?!"

Zeynep düşüncelerinde söyledikleri ile canını daha çok yakıyordu. Bu kadarı fazla ağırdı. Ama o her şeyin üstesinden gelmişti bu zamana kadar. Bunu da atlatırdı.

Dolan gözlerini ovup dik durdu. Çaprazındaki aynaya döndü. Kendini inceledi. Birden yüz ifadesini ciddileştirdi ve ağzından şu kelimeler çıktı. "Artık yalnızsın Zeynep. Tek başınasın. Güvendiğin kollar artık yok. Sen bu hayatta kalma savaşında tek başınasın. Kazanmak istiyorsan iyileşip mermiyi topa yükleyeceksin!"

Kerem gözlerini açtığında yerdeydi. Doğrulduğu gibi tekrar yere serildi. Dün gece deli gibi içmişti ve şuan anladığı üzere burada içerken sızmıştı. Bir daha doğruldu ve sırtını koltuğun arkasına yasladı. Etrafına baktığında 5-6 tane viski şişesi ve ona Zeynep'i hatırlatacak bir sürü anı vardı. Resimler, konser sinema sergi gibi biletler, hediyeler, küçük not kağıtları, Zeynep ile ilgili çizdiği resimlerdi bu anılar.

Hepsini ayağı ile ittirip kafasını elleri arasına aldı. Hala sinirliydi. Aynı zamanda üzgündü ve aşıktı. Canı yanıyordu. Zeynep'in kendini aldatmış olmasına inanmak istemiyordu. Bugün Amerika'ya gidiyordu. Uzun bir süre göremeyecekti büyük ihtimalle. Zeynep'i göremediği, sesini duymadığı her an bile delirirken 4 ay gibi bir süre nasıl dayanacağını düşünüyordu Kerem.

Soğuk AyazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin