Herkese merhaba... :) gene geciktirdim üzgünüm. Bu bölüm biraz garip oldu. Bu aralar çok yoğun olduğum için doğru düzgün yazamıyorum ve içime sinmiyor. Beğendiğim bir bölüm olmadı. Umarım siz beğenirsiniz.
Bölümü sevgili @Zeykerist_zehra 'ya ithaf ediyorum. Umarım beğenirsiniz canım :)
Keyifli okumalar, sizleri seviyorum :) hikaye ile ilgili isteklerinizi bekliyorum.
36. Bölüm
2 Ocak 2015
Kerem büyük bir gülümseme ile bir hafta önce ayrıldığı şehire yeniden baktı. "Zeynep beni affedene kadar İstanbul bana yasak!" demişti. Söz vermişti. Şimdi dediğini yapmış, Zeynep onu affetmişti. Yasak kalkmıştı. Yasaklar yavaş yavaş kalkıyordu artık. 10 sene önce başlayan hüzünlü masal mutlu sona doğru gidiyordu.
Ciğerlerine temiz havayı çekip uçağın merdivenlerinden yavaşça indi. Havaalanında birkaç kontrolden geçtikten sonra valizlerini aldı ve çıkışa doğru ilerledi. Kapıda onu Ufuk bekliyordu. Gülümseyerek yanına gitti ve ona sarıldı. Birkaç gün geçmesine rağmen özlemişti. Herkesi. Ufuk'u bile...
"Hoşgeldiniz Kerem Bey." dedi Ufuk yüzünden hiç eksik etmediği gülümsemesi ile. "Hoşbuldum." diye cevap verdi Kerem.
Ufuk Kerem'in valizini bagaja yerleştirirken Kerem, çoktan arabaya binmişti. Ufuk'ta binince Kerem arabayı çalıştırdı ve eve doğru sürmeye başladı. Bir süre sessiz geçen yolculuğun ardından Kerem konuşmaya başladı.
"Ufuk, biraz pis ama geliri yüksek bir iş veriyorum sana."
Ufuk kaşlarını çatıp merakla Kerem'e döndü. "Anlamadım Kerem Bey, ne işi?"
"Bir haftan var! Tam bir hafta içinde bana Melis'i getireceksin. Şuan Norveç'te. Ne yap ne et bana onu bul getir! Tabi Melis'ten önce Kürşat var. Onunda biletini kesicez. Bana önce Kürşat'ı sonra da Melis'i getiriyorsun Ufuk. Tamam mı?"
"Tamam Kerem Bey." diye onayladı Ufuk. "Bir şey soracağım. Melis Hanım Norveç'in tam olarak neredinde?"
"Onu ben halledip söyleyeceğim sana. Sen Kürşat'ı hallet. O şimdi korkusundan okula gelmiyordur. Bir şekilde bulup getir o gammazcıyı!"
"Peki Kerem Bey."
"Yalnız, annemin bu olanlardan haberi olmayacak. Anlaşıldı mı? Kimse hiçbir şey bilmeyecek. Sessiz sedasız yapacağız işimizi." dedi Kerem gözlerini yoldan kısa bir süre ayırıp Ufuk'a bakarak.
"Anlaşıldı Kerem Bey."
Yolun geri kalanında ikiside konuşmadı. Hızlı bir şekilde eve geldiler. Kerem arabayı park etti. Ufuk inmek için kapıyı açacağı sırada onu durdurdu.
"Ufuk." diye seslendi. Ufuk'un ona bakması ile devam etti. "Bana bir tane ruhsatsız silah ayarla!"
Ufuk şaşkın bakışlarını Kerem'e yollarken kafasını salladı. "Tamam Kerem Bey." dedi ve ardından arabadan indi. Bagajdan Kerem'in valizi aldı. Keremde o sırada evin kapısına doğru ilerliyordu.
Saat daha akşamın sekiziydi. Kerem'in kapıyı iki kez çalmasının ardından Sevim Hanım ve Ahmet Bey kapıyı açtı. Sevim Hanım Kerem'e en samimi gülüşünü gönderip ona sarıldı. Yanağına bir öpücük kondurduktan sonra biraz uzaklaşıp "Hoşgeldin oğlum." dedi.
Kerem gülümsedi. "Hoşbuldum." dedi. Ahmet Beyde Kerem'e hiçbir zaman samimi gelmeyen gülüşü ile "Hoşgeldin." dedi. Kerem ufak bir tebessüm edip kafasını sallamakla yetindi.
Sevim Hanım oğlunun kolundan tutup salona doğru yürümeye başladı. "Gel hadi. En sevdiğin yemekleri yaptırdım senin için." dedi. Kerem şaşkınlıkla görüş alanına giren masaya baktı. Gerçekten de en sevdiği yemekler vardı. Peki Sevim Hanım Kerem'in sevdiği yemekleri nereden biliyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Ayaz
Narrativa generaleİnsan yaşarken çoğu şeyin farkına varamaz... Bazı şeylerin değerini anlamak için kaybetmek gerek. Kaybetmek? Zor olsa... Pişmanlık? Çok olacaktır... Aşk? Sonsuza kadar sürecektir...