Ailemden birinin yaşadığı kötü bir kaza sebebiyle bölüm geç geldi. Ama dolu dolu bir bölüm olduğunu düşünüyorum. İnşallah seversiniz.
Planladığımdan iki gün daha geç atabildiğim için telafi edip diğer bölümü iki gün içinde atacağım bir aksilik olmazsa. Bu arada kitabın açıklamasını okumayı unutmayın lütfen. Bu bölüm, bazı şeylerin daha iyi anlaşılması için bir tık daha diğer karakter ve olaylara yer vereceğim. Ama sonraki bölümlerde tamamen Ayber odaklı ve ağırlıklı olacak. Daha fazla uzatmadan keyifli okumalar diliyoruum. 😊Doruk ne düşüneceğini şaşırmış ve perişan bir hâlde sustu önce. Sonra bunun doğru olmayacağına inanmak istiyor olacak ki inkar etti.
- Yalan söylüyosun. Benim babam öyle bi şey yapmaz.
- Hani ben sizin gözünüzde kötüyüm falan ya? Bunu hepiniz de biliyorsunuz. Sizin için tehlike olduğumu bildiğiniz için ona göre önlem alıyorsunuz. Ama asıl tehlikeli olan ben değilim. Masum sandığın ama aslında sizi kandırarak, eline bir insanın kanının bulaştığını gizleyerek yaşayan sinsi baban. O herkesten daha tehlikeli. Benden bile. Ben sadece eski dostluğumuzun hatrına bil diye söyledim. İnanıp inanmamak sana kalmış. Babana iftira atarak elime bir şey geçmez. O yüzden söylediklerimi iyi düşün kanka.
Doruk ters ama tereddüt dolu bakışlarını Tolga'nın yüzüne sabitledi. Yarım saniye böyle kaldıktan sonra hiçbir şey söylemeden kümesten çıktı.Doruk şirkete girip babasının odasına doğru yürürken Tolga'nın söyledikleri yankılanıyordu kulaklarında. Duyacaklarından korkmasının verdiği sıkıntı sonucu midesine giren kramlar eşliğinde bunların doğru olmaması için dua ediyordu.
- Hoşgeldiniz Doruk Bey. Babanıza haber verelim mi?
- Hayır, diye sert bir şekilde kestirip attı.
Hiddetle açtığı odanın kapısı duvara çarparken Akif Atakul yerinden sıçradı.
- N'oluyo lan?
Eliyle damağını yukarı kaldırdıktan hemen sonra gelene baktı.
- Sen de hoşgeldin oğlum... dingonun ahırına. Kapı çalmak nedir biliyor musun oğlum sen?
- Baba bırak şimdi kapıyı, dedi Akif'in tepesine dikilip.
Arkasından asistan yetişti.
- Akif Bey, size haber verecektim ama oğlunuz...
- Tamam tamam. Kapa kapıyı çık.
- Emredersiniz efendim?
- Doğru mu?
- Neyden bahsettiğini anlarsam cevap verebilirim belki Doruk. İstersen önce bi konuyu söylemeyi dene yavrum. Seni dinliyorum.
- Erhan'ı sen mi vurdun?
Doruk doğruları öğrenmeyi isterken bir tarafı da babasının bu saçma iddiayı yalanlamasını istiyordu.
Akif panikle öksürmeye başladı.
- Ne? Ne dedin? Erhan'ı mı?.. Ben mi?.. Saçmalama oğlum, ne diyorsun sen? Nerden çıktı bu saçma iddia?
- Bana pek saçmalık gibi gelmedi duyduklarım. Şimdi bana doğru söyle. Senin Erhan'ın vurulmasıyla bi âlâkan var mı?
- Saçmalama ama Doruk. İyice abarttın, diye sesini ciddileştirdi Akif, kim söyledi sana bunu?
- Ne önemi var?
- Ne demek ne önemi var oğlum? Beni karalamak isteyenleri bilmeye hakkım var. Önce video çekerek denediler şimdi de bu kuru iftirayla mı beni yıkmaya çalışıyorlar? Yazık, sen de inanıp gelmişsin. Beni karalamak isteyenlerin oyununa gelme diye seni uyarmıştım oysa.
- Baba! Tolga seni karalayıp n'apsın?
- Tolga mı? O ne âlâka oğlum?
- Olayın yaşandığı gece Tolga da o civardaydı. Çiftlik evinin içinde.
- O oraya nasıl girdi?
- Ne fark eder baba?! O evden çıktığında görmüş. Elinde silahla görmüş seni. Sen vurmuşsun Erhan'ı.
Doruk sinir krizi geçirmemek için dişlerini sıkarken dolu dolu olmuş gözlerle babasına bakıyordu.
- Ha, sen sizin için gecesini gündüzüne katan babana değil, Orhan'ın vurulmasını sebep olacak kadar gözü dönüp oyuncak silahı gerçeğiyle değiştiren psikopat Tolga'ya mı inanıyorsun? Çok sağol oğlum.
- Baba, Tolga kötü biri, psikopat da. Biliyorum ama böyle bir konuda neden yalan söylesin? Eline ne geçecek?
Sesi yalvarır gibiydi Doruk'un. Babasının söyledikleri kafasını karıştırmıştı.
- Bak Doruk. Sana her şeyi anlatacağım. Ama önce bi sakinleş. Otur şöyle, dedi eliyle koltukları göstererek.
Doruk söyleneni yaptı. Ellerini saçlarına daldırıp burnundan derin bir nefes alıp sıkıntıyla verdi.
- Ben anlamıyorum baba. N'oluyo? Deliricem yemin ederim.
- Tamam oğlum. Sakin. Anlatçam her şeyi dedim ya. Bak oğlum. Ben de olay sırasında ordaydım.
- Ne, diye başını aniden kaldırıp kocaman açılmış gözlerle şaşkınca babasına baktı Doruk.
- Hayır oğlum. Öyle değil. Dinle. Erhan vurulduğunda beni aradı. "Yardım edin Akif Bey." diyip yerini söyledikten sonra telefonu kapadı. Ben de işten dönüyordum. Yakınlardaydım. N'olduğuna bakmaya gittim. Çalıların arkasından Erhan'ın sesini duydum. Yanına gittiğimde yerdeydi. Vurulmuştu. Ben de yanına çöküp nabzına falan baktım. Derken Erhan'ın adını söyleyerek yaklaşan birinin sesini duyunca panikle ayağa kalktım. Korkudan silahı da elime almışım kalkarken. Son saniye fark ettim ve hemen bıraktım. O sırada gördü heralde Tolga. Sonra zaten uzaklaştım ordan.
- Niye yardım etmedin adama?
- Korktum oğlum korktum. Oldu mu? Hem iyilik meleği Kadir yardım etti de n'oldu? Hapse düştü.
- Bırakırlar mı onu dersin? O yapmadı sonuçta.
- Bilmem artık. Ona polis karar verecek.
- Özür dilerim baba ya. Tolga öyle söyleyince ben... bi an...
- Tamam oğlum tamam. Sen de endişelendin tabii. Kafan karıştı, anlıyorum ama her duyduğun şeyde zırt pırt gelip beni katil yapmaktan vazgeç. Arkamda dur biraz. Babam yapmaz de.
- Haklısın. Ama bunu bize niye söylemedin ki?
- Gerek var mıydı? Ben sizi düşünüyorum yavrum. Bi de bütün aile paniklese miydi boş yere? Ne gerek var yani?
- O da doğru. Ama silahta senin de parmak izin var.
- Ben hallederim.
- Bi dakka ya. Sen silahı bırakıp kaçtıysan... silahı Kadir'in eline kim verdi? Polis geldiğinde silah Kadir'in elindeymiş.
- Demek ki vuran kimse, yakınlardaydı. Belki de öldü mü diye kontrol etmek için döndü ve Kadir'i Erhan'ın başucunda görünce onu bayıltıp silahı da eline tutuşturdu.
- Büyük ihtimalle. Baba?
- Söyle oğlum.
- Bunları polise anlatman gerek. Kadir'in hiçbir suçu yok. Sen de şahitsin.
- Oğlum ben öyle değil böyle desem n'olacak? Polis olay yerine gittiğinde silah Kadir'in elindeymiş.
- Olsun baba. Sen doğruları anlat. Hem senin arkan var. Bir şeyler yaparsın.
- Tamam aslanım. Ben şey ederim. Bi bakarım neler yapabiliyormuşum. Sen canını sıkma. Hadi eve gidelim.
- Tamam ama mutlaka bu işe el at.
- Tamam dedik ya oğlum. Sen de...
Hadi hadi. Gidelim. Benim de işim bitmişti zaten.
Eve gitmek üzere birlikte yola çıktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aienkien
FanfictionAienkien (Ayenkien) : Kaderin tuhaf bir şekilde bir araya getirdiği, esrarengiz bir çift, garip ama mutlu bir ilişki. Hikâyemde kardeşlerimin ikinci sezonunda, Ayber'i hayalimdeki gibi yazacağım. Ben daha çok atışmalarını seviyorum. Biraz daha atışm...